Türkiye'ye dönmesiyle birlikte küçük kardeşinin son zamanlarda fazla kilo vermesi dikkatini çekiyor ve onu hastaneye götürüyor.
Küçük kardeşinin Lösemi olduğunu öğrenmesinin ardından uygun ilik için verdikleri testlerdeki fazla uyumsuzluktan dolayı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~Açelya Mertoğlu~
Satır arası yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın.
~ İyi Okumalar ~
💫
Yan koltuktaki buketi kucağıma çektikten sonra altındaki pasta kutusunu da diğer elime aldım. Ellerim terliyordu. Neden heyecanlanmıştım ki bu kadar? Alt tarafı öz akrabalarımla yemek yiyecektim. Ki bunlar benim önceden düşmanımdı.
Elimdekilerle arabadan indiğimde eteğim uçuşmasın diye pasta kutusu tutan elimle kenarını parmağımla kavradım. Frikik vermeyelim şimdi. Duran esintiyle elimi çekip sert ve tok adımlarla evin kapısına ulaştım.
Her ne kadar korumalar elimdekileri almak istese de izin vermemiştim. Sahibine vermek adettendi. Kapıyı çalmak için kaldırdığım elim kapıya değemeden açılan kapıya şaşkın bakış atmak için zor durdum.
Doğa diye bildiğim Nergis Hanım’ın kızı en önde nefes nefese bir halde dururken kahverengi saçlarından birkaç tutamı yüzüne yapışmıştı.
‘’Hoş geldin!’’ Heyecanı gözlerinden okunan Doğa, bana adımlamak istediğinde boğaz temizleme sesi geldi. İki yana sarılmak için açtığı kollarını geri indirirken küskün bakışlar eşliğinde geriye çekildi. Şimdi en önde Zümra Hanım ve Aziz Bey vardı.
Kimseden hareket gelmeyince boğazımı temizleyip öne bir adım attım. Zümra Hanım yüzündeki tebessümle eşlik etti bana.
‘’Hoş geldin Açelya,’’ dedi derinden gelen zarif bir sesle. Ağır bir duruşu vardı kendisinin. Ağır ve kendine has.
‘’Hoş buldum Zümra Hanım,’’ dedim küçük bir tebessümle. ‘’Teklifiniz içinde ayrıca teşekkür ederim.’’
Dediklerimden mi etkilendi bilmiyorum ama tebessümü büyümüştü. Ama hala o ağır hava korunuyordu. Elimdeki çiçeklere uzandığında artık resmen içerideydim. Elimdeki Zambakları aldığında şaşırır gibi oldu ama kendini çabuk kamufle etti. Zambak sevdiğini bilmeme şaşırmıştı sanırım.
‘’Teşekkür ederim Açelya, bu çiçekler gibi sende çok zarifsin.’’ diyen Zümra Hanım çiçekleri Beste’ye vermişti. Atlantis’i evlendirmek istedikleri Beste’ye.
Gözümü ondan çekip geldiğimden beridir beni izlemekle yetinen yaşlı Taşkın’a çevirdim. Hafif keyifli bir ses tonuyla, ‘’Aziz Bey,’’ dedim. ‘’Geldiğime pek mutlu olmuşa benzemiyorsunuz?’’
Mahkeme duvarı ifadesinden bir şey kaybetmeden sorumu yanıltmadı. ‘’Aksine yemek masasında konuşacağımız konuşacaklarımızı sabırsızlıkla bekliyorum. Ama önce salona geçelim.’’