Bölüm 5

411 48 8
                                    

Yoon Jae ve Sera duyduklarının şokunu atlatana kadar tüm restoran çoktan onları izlemeye başlamıştı. Sera hayatında ilk kez böyle toplum içinde kontrolsüz bir davranış sergiliyordu. Yine de bunu düşünecek halde değildi. Aylar önce karşılaştığı kızın kimliğini ortaya çıkarmayı geçmişti bir de aşk mı çıkmıştı şimdi de! 

Jae Hyun'a ait şaşıracağı hiçbir şey kalmadı derken bu itiraf biraz ağır gelmişti. Özellikle aşk diye bir şeyi hayatının ne gecesinde ne gündüzünde yaşamamış biri için bu oldukça yeni bir durumdu. Hayatını birbirine zıt iki karakterde sürdürse de iki yaşamında kesişen tek ortak noktası aşk hayatının durumuydu Sera için. 

Önündeki peçete ile çarçabuk yüzünü kurularken "Daha ne kadar saçmalayacabileceğinizi kestiremiyorum Jae Hyun~shi. Bu kadar şaklabanlık yeter. Benim bu saçmalıklardan daha önemli işlerim var" demişti soğuk bir eda ile. Amerika'nın ıssız bir sokağındaki köhne bir barda tanıştığı kızla ilgili hikayeyi açmadığı için rahatlamıştı rahatlamasına ama bu konuyu da uzun uzadıya tartışma niyetinde değildi. 

Jae Hyun kızın sesindeki soğukluğa karşı kırgın bir şekilde "Saçmaladığım falan yok. Ben de bugün itiraf edebildim zaten kendime. Seni gördüğüm ilk günden beri sürekli aklımı kurcalıyorsun ve saçma sapan şeyler yapıyorum senin yüzünden. Dikkatini çekerim ki yaptığım şeyler hayatıma ciddi darbeler indirebilir. Buna rağmen devam ediyorum neden? Çünkü senin için bir şeyler yaptığım yanında olduğum sürece tüm her şey anlamını yitiriyor. Başta sadece merak sanmıştım ama bugün nişanlandığını söylediğinde kıskançlıktan olduğum yerde alev alacağım sandım. Yani saçmalık falan değil gerçeğin ta kendisi" demişti bir solukta. 

Yeni duydukları ile gözleri kocaman olan Yoon Jae "Yani sen Sera'ya yanında nişanlısı varken - ki bu nişanlı ülkede büyük bir söz hakkı olan biri - ilanı aşk edecek kadar aşık mısın?" diye sordu yanlış duymaktan korkar bir eda ile. Jae Hyun meydan okuyan gözlerle "Aynen öyle. Vazgeçmeye de niyetim yok ve savaş..." dediğinde Yoon Jae'nin elini kaldırıp gözlerini kapatarak kafasını sallaması ile sözlerine ara vermişti. 

Savaşmam gerekiyorsa savaşacağım demeye niyetliydi. Bu konuda dayak yese de vazgeçmeyecekti ve bu adam ona meydan okuyacaksa bile her şeye hazırlamıştı kendini. Zaten buraya da tam bu yüzden gelmişti ama Jae Hyun gelmeden önce hazırlandığı muhtelif tepkiler yerine adamın şaşkınlık bir o kadar da merak içeren "Kusura bakma ama neden?" sorusu ile saldırganlığını unutmuştu. Cevap vermeyince Yoon Jae'nin "Yani Sera'ya aşık olacak kadar büyük nasıl bir ruhsal bozukluğun olabilir ki?" diye devam etmesi üzerine sabahtan beri sevgili nişanlım sevgili nişanlım diye dolaşan adamın dediklerini anlamakta zorluk çekiyordu Jae Hyun. Karşısındaki adamın savaşmak zorunda olmadığı biri olması ihtimali ile yüzleşirken aklındaki tek şeyi söylemişti.

"Nasıl yani?"

"Şey tamam şöyle sorayım. Sera'nın neyine aşık oldun Allah aşkına?"

Yoon Jae yeni bir şey keşfetmiş bilim adamı gibi gözleriyle Jae Hyun'un röntgenini çekerken sanki karşısındaki yakışıklı gencin az sonra antenlerinin çıkmasını ya da renginin yeşile dönmesini bekliyor gibi bir hali vardı. Jae Hyun bu tepki karşısında afallarken neyine aşık olduğunu düşünerek "Şey... aslına bakarsan gülüşüne. Güldüğünde gözlerinin parlaması günlerce gözümü kapattığım her an karşıma geldi ve şimdi bile" diye bir gülümseme ile anlatırken bu büyüyü "GÜLÜŞÜ MÜ?" diye bağırıp ayağa kalkan çocuk bozmuştu. 

Sera hipnoz olmuş gibi olanları izliyordu işin garibi ikisi de orada olduğunu fark etmiyor gibi görünüyordu. Yoon Jae artık şaşkınlıktan şekli değişen yüzü ile "Sera doğduğundan beri tanırım onu. Gülmek mi? Onu en son ne zaman gülerken gördüğümü bile hatırlamıyorum hatta gülüyor muydu onu bile bilmiyorum ama sen gülüşüne aşık oldun öyle mi? Benim N.." derken Sera ellerini masaya vurup kontrollü ama baştan sonra buyurganlık içeren sessiz olmasına rağmen insanın içine işleyen bir tonla "Park Yoon Jae" demişti. 

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin