Bölüm 10

318 37 6
                                    

Yüzünde boncuk boncuk olmuş ter damlacıkları ile kafasını sağa sola sallarken bir yandan da inleyen kız elleriyle çarşafını kavramış sıkıyordu. Avucunun içinde buruşturduğu çarşaf neredeyse yırtılacak kadar gerilmişti. Tüm vücudu sırılsıklam olmuştu. Nefesi kesilerek yataktan fırladığında bir an nerede olduğunu anlayamamış ve kasılan kaslarının acısıyla inlemişti. Saniyeler geçip de zihni berraklaştığında her zamanki uyanma saatine daha bir saat kaldığını görmüştü yine de  tekrar aynı rüyaları görmemek için yataktan çıkmış aşağı kata mutfağa inmişti. Elleri o kadar titriyordu ki sürahideki suyun yarısından fazlası bardak yerine tezgaha dökülmüştü. 

Bardağına doldurabildiği bir iki yudum suyu tıkırdayan dişlerine değdirerek içerken gözlerini kapamaya korkuyordu. Daha fazla tutamadığı bardağı biraz sert bir şekilde sırılsıklam olan tezgaha bıraktığında etrafa saçılan su damlacıklarını izledi. Hayatı da tıpkı bu damlacıklar gibi dört bir yana savruluyordu. Son birkaç haftadır gördüğü kabuslar daha da artmaya başlamıştı. Özellikle Cliff ile konuştuğu o günden sonra çok daha korkunç rüyaların esiri olmuştu genç kız. 

Hemen ertesi gün beklediği adam için bir reddetme prosedürü hazırlasa da Jae Hyun o gün onu rahat bırakmış hatta rahatsız etmeye devam ettiği diğer günlerde de bu sözü kullanma eğilimi göstermemişti bu da daha çok korkmasına neden oluyordu. Ayaklarını sürüyerek tekrar yukarıya banyoya çıkarken vücudunun dengesi de yavaş yavaş geliyordu. 

Kendini sıcak suyun altına bıraktığında içinden elliye kadar saydı ve hiçbir şey düşünmemeye çalıştı. Sadece bedeninden akan suyun sesine odaklanıyordu. Daha sonra gözlerini açıp kızarmaya başlayan tenini biraz rahatlatmak için ılındırdığı suyun altında yirmi dakika daha kaldıktan sonra üzerini değiştirmek için odasını es geçip direk kıyafet odasına yöneldi. Yeni yeni kendine gelirken yatağını görüp unutmak için çaba harcadığı o imgeleri tekrar üzerine çullanmasını istemiyordu. Elleri kıyafetlerin üzerinde dolaşırken sonbaharın taşıdığı soğukluk bedeninde dolaşıyordu. 

Genç kız sonunda kendine simsiyah bir döpiyes ve içine ten rengi ince bir bluz bulduktan sonra elindekileri dolaptan çıkarıp saçlarını kuruladı ve hızla üzerindeki havludan kurtularak üzerini değiştirdi. Ayaklarına geçirdiği sivri burunlu siyah stilettolarından sonra ışık  hızı ile girdiği odasında sanki anılarını korkutmak istercesine sert adımlarla ilerleyip çantasını ve telefonunu aldıktan sonra aynı agresif ve hızlı adımlarla tekrar mutfağına inmişti. Kendine bir kahve yapacak kadar oyalanma fırsatı tanımış ama kahvaltı hazırlamamıştı. 

Kabusları başladığında beri ne doğru düzgün yemek yiyor ne de günlük egzersizini yapıyordu. Bu yüzden çok daha asabi bir havaya bürünüyordu. Hazırladığı kahveden iki fincan içtikten sonra havanın hala karanlık olmasına aldırmadan kendini dışarı atmış ve günlük eziyeti başlamadan önce şirkette biraz sessiz sedasız çalışmak için yola koyulmuştu.

Hala çok erken olduğu için yollar bomboştu bu da zihnini odaklanmasını zorlaştırıyordu. Trafiğin yoğun olmamasına söylenirken kafasını yan koltuğa çevirmemek için kendiyle büyük bir savaş veriyordu. O günden sonra arabasının yan koltuğuna bakıp durmaktan ve orada bir boşluk görmekten ya da hissetmekten hoşlanmıyordu ve bir an önce bu anlamsız alışkanlığın onu terk etmesini istiyordu. Bu yüzden hız bile yapamıyordu. Sanki ayağı gaz pedalını biraz fazla ittiğinde Jae Hyun'un hayaleti yeniden yanında belirecek ve ona yavaşlaması için yalvaracak gibi geliyordu. Kendinden daha önce hiç bu kadar nefret ettiğini hatırlamıyordu. 

Arabayı otoparka park ettiğinde bu sinirle kapıyı öyle sert çarpmıştı ki ses tüm otoparkta yankılanmıştı. Sera'nın kendinden emin adımları şirketin girişinde duyulduğunda uykulu güvenlik görevlileri bir anda yerlerinden zıplayıp kızı karşılamak için sıraya girmişlerdi. Son günlerde normalden çok daha erken gelen patronları yüzünden bitmesine birkaç saat kalan mesaileri gece nöbetinin olağan zorluğundan çok daha güçleşiyordu. Sabahları normalde olduğundan çok daha aksi olan Sera onlara sataşmadan geçsin diye dualar ettiklerinde her an işlerinden olabilme korkusu ile de yorgunlukları artıyordu. Bu strese dayanamayan tam beş çalışan son bir haftada istifasını vermişti bile. 

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin