Bölüm 6

373 42 7
                                    

Sera direksiyona tırnaklarını geçirirken anıları onun üzerine üzerine geliyordu. Yoon Jae ona en son Nox dediğinde yaşananları hatırlamıştı ister istemez. Bugün onun ağzından bir kez daha duymak üzere olduğu ismi düşündükçe içindeki öfke dizginlenemez bir hal alıyordu. Yoon Jae'nin o zamanlar buna sebep olduğu için kendini suçladığını ve ondan nefret ettiğini düşündüğünü biliyordu genç kız. Buna sebep olduğu için elbette kızgındı ama ondan nefret etmiyordu. 

Annesi Sun'dan nefret ederdi ve eninde sonunda buna sebep olacaktı. Yoon Jae ona, hayaller aleminden çıkıp gerçekte yaşadığı şeyle yüzleşme fırsatı vermişti. Saklanmak için bir şans sağlamıştı. Ona kızgın olsa da annesinin onu asla sevmediğini ve sevmeyeceğini de gösterdiği için minnettardı Yoon Jae'ye. Bu yüzden annesinin olmadığı hayatında kendine seçtiği isimdi Nox. Ona Sun'ı kaybetmesini değil gerçekleri görmesini anlatan bir isimdi. 

Bu konu da genç adamı suçlamıyordu. Daha 12 yaşında bir çocuğun bunu yapması anlaşılır bir durumdu. Üstelik Yoon Jae tam olarak Sera'nın yapmak istediğini yapıp sinirlenmişti. Sonrasında ise onu  savunmuştu. Annesinin korkutucu tavrına rağmen yılmadan onu savunmuş annesi yanında yokken bile o zor anda yanında olmuştu. Tüm bunlar kızgınlığını almıştı o zamanlar minik kalbinin. Hem onun ne suçu vardı ki? Sera bile annesinin böyle bir şey yapabileceğini düşünmemişti. 

Şirkete gidip arabayı gelişi güzel park ederek odasına çıkarken asansörü bekleyecek kadar iyi bir durumda değildi. Çalışanlarını ezerek odasına çıktığında kapıyı çarpıp sekreterleri sıçratmadan önce anahtarı fırlatıp "Başkan Park'ın arabasını şirketine bırakın" diye bağırmıştı. Üç kız korkuyla zıplarken de odasına girmişti. Sekreter Choi hemen birini arabayı göndermek için ararken ona fırsat bırakmayan Yoon Jae de elinde bir demet sarı lilyum ile gelmiş ve sekreterler onu durdurmadan içeri girip kapıyı kilitlemişti. 

Sera iş yerinde bağırmak istemediği için Yoon Jae'yi çok korkuttuğunu bildiği bakışlarını takınıp "Arabanı göndertiyordum gelmene gerek yoktu. Sana seni görmek istemediğimi söylemiştim" demişti. Yoon Jae elindeki çiçekleri kendine siper ederek "Bak beni görmüyorsun. Lilyumlarla konuştuğunu varsay" diyerek yavaş adımlarla ilerlemişti. Sera'nın onu affedip affetmemesi bu konu olmasa umurunda olmazdı ama 16 yıl sonra açtığı konu yüzünden kendini suçlu hissediyordu. Ayrıca Jae Hyun'a yardım edecekse önce kendine yardım etmesi gerekiyordu. Sera onunla konuşmazsa yaptığı koçluğun hiçbir anlamı olmazdı.

"Çocuklaşma Yoon Jae. Çık hadi bugün yeteri kadar zamanımı aldın!"

"Zaten bu zamana kadar aldım zamanını birazcık daha alsam batmazsın ya."

Kafasını yana eğip yine dudaklarını büzerek baktığında Sera bıkmış bir şekilde "Ne istiyorsun Yoon Jae? Sana dedim düğünü iptal etmeyeceğim." demişti şakaklarını ovarak. Yoon Jae "Ah evet edeceksin ama bunun daha zamanı var" diye içinden geçirip şımarık bir adım daha atıp buket ile yüzünü gizleyerek "Onun için gelmediğimi biliyorsun." diyerek kızın tam karşısına geçtiğinde bu hallerinin ile onu daha çok sinirlendirdiğini fark ediyordu. Yine de Sera'nın ona kızması bile bir ilerlemeydi. Onu güldürmek ya da arkadaş olmaktan çok daha etkiliydi bu çünkü. Uzun zamandır bunu ilk kez bugün başarmış olması da daha manidardı. Gerçi yapmamış olmayı diliyordu. 

"Ne için geldin o zaman? Araban için değil düğün için değil. Ortak konuşacağımız bir şey yok"

"Var Sera"

Şebekliği bırakıp buketi yüzünden indirerek kızın önündeki masaya bırakan genç adam kendisi de masaya oturup Sera ile yüz yüze gelerek "Konuşmamız gereken bir konu var. 16 yıl geciktirdiğimiz bir konu" demişti. Sera'nın yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sanki yüzü porselenden oyulmuş gibiydi.

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin