Binicilik kulübünün sıcak ortamıyla her zaman üyelerin en sevdiği yer olan restoranda bugün bir masadan yayılan elektrikli hava yüzünden soğuk rüzgarlar esiyordu. Üç kişilik masada çıt dahi çıkmadan sadece çatal bıçakların tıkırtılarıyla geçen kasvetli dakikalar dışarıdan onlarca göz tarafından izleniyordu. Nereden bakılırsa bakılsın oldukça garip bir üçlüydü çünkü. Bir yanda gelmiş geçmiş en büyük buzlar kraliçesi Sera, diğer yandan ona taban tabana zıt herkesi büyüleyen Yoon Jae ve her ikisi ile hiç alakası olmayan hatta masada oldukça iğreti durmasına rağmen tüm kızların ilgisini toplayan ünlü şarkıcı Jae Hyun. Kim bakarsa baksın üçünün oturup da yemek yemesini oldukça garip bulanlar değişik teoriler üretiyorlardı. Bunların biri Yoon Jae'nin kulağına geldiğinde "Sera ve Yoon Jae'nin nişanı açıklanacak yakında belki de Jae Hyun düğünlerinde onlar için şarkı söyleyecektir" diyen kıza öyle bir bakmıştı ki her zaman nazik olmasına alıştıkları adamın bu tavrı yüzünden kulüpten ağlayarak uzaklaşmıştı zavallı kızcağız.
Jae Hyun tedirgin bir şekilde bir sağına bir soluna bakmaktan yemek bile yiyememişti. Sera her zamankinden farksız bir neşesizlikle yemeğini yiyor onun yüzüne dahi bakmıyordu, Yoon Jae ise tabağındaki eti kesip yemek yerine saplayarak paramparça ettiği parçaları didikliyor bir yandan da sanki bu işlemi asıl yapmak istediği şey et değil de Jae Hyun'muş gibi sinirli bir şekilde ona bakıyordu. Genç yıldız yutkunurken çıkan sesi bastırmayı başaramamıştı. Ödülden çok cezaya dönen yemek bitmek bilmiyordu adeta. Ta ki Sera'nın telefonun titreşim sesi masada hatta tüm restoranda yankılanana kadar. Sera göz ucu ile çantasına bakarken sanki arayanı görmüş gibi gözlerini hafifçe kısmış daha sonra çatalındaki bir parça eti ağzına atıp iyice çiğnedikten sonra peçete ile ağzını silmişti. Sonunda kafasını kaldırıp diğer ikisine bakarak "Eh yemek bittiğine göre önce ben ayrılıyorum." diyerek çantasını eline alıp masadan kalkmıştı.
Yoon Jae telaşla "Hemen şimdi mi? Ama daha vakit var bugün şirkete gitmiyorsun sonuçta değil mi? Hadi başka bir yere gidelim ve..." diye ayağa kalkmıştı ama Sera ona dönüp "Nerede ne yapacağıma vaktimi kiminle geçireceğime ben karar veririm Park Yoon Jae! Küçük beyninde kurduğun planlara son versen iyi olur" diyerek kendinden emin adımlarla dışarı çıkmıştı.
Jae Hyun ağzı bir karış açık çıkan kızın ardından bakarken "Planımızın farkında mı?" diye hayret ederken Yoon Jae daha fazla dayanamayarak çocuğun kafasına okkalı bir şaplak atarak "Elbette farkında!" diye bağırmıştı.
"Tanrı aşkına sen Sera'yı kim sanıyorsun? O bu dünyadaki belkide en zeki kızdır. Ne bekliyordun onun aptal bir aşık olacağını mı? Aşık olsa bile asla aptal biri olmayacak Sera! Bizim atacağımız adımları bizden önce hesaplayacak hatta, bu yüzden zor zaten onun kalbindeki kilidi kırmak. Git hadi peşinden! Allah'ım onun gibi bir kızın senin gibi bir aptala aşık olması için çabalıyorum şansımı çok mu zorluyorum ki acaba?"
Yoon Jae çocuğun kafasına bir tane daha yumruk geçirdikten sonra yerinden kalkıp giden Jae Hyun'u izlemeye başladı. Çocuğun aptal falan olmadığını biliyordu ama yine de ona kızgındı. Burada onların yanında olmasını istemesi fazlasıyla aptalcaydı ama aynı zamanda aşık bir adamın yapacağı bir şeydi. Sera'yı tamamen kaybetmek yerine yavaş yavaş ilerleme isteğini anlıyordu bunu takdir de ediyordu ama yine burada o ikisiyle oturmak onu fazlasıyla rahatsız etmişti. Geçen sefer Jae Hyun ona aşık olduğunu itiraf ettiğinde bile böyle bir his oluşmamıştı içinde. Jae Hyun'un baş başa kalırlarsa Sera ile konuşma şansının ona kendini anlatma fırsatının fazla olmasına yoruyordu ama Sera'nın o bakışı gözünün önünden gitmiyordu bir türlü.
Onu tanıdı tanıyalı bir adama bakarken gözlerinin böyle heyecanla parladığını görmemişti. Ağacın tepesinde olmasına rağmen o pırıltıyı bu kadar net görebildiğine şaşırmıştı. Bunu biri söylese gülmekten karnı ağrırdı hatta gözleriyle görmesine rağmen buna hala inanmakta zorluk çekiyordu. Sera'yı heyecanlandırabilecek bir erkeğin dünyaya geldiğini bilmek gerçekten ilginçti. İleride daha neler görebileceğini merakla bekleyerek ellerini çenesinin altına koyarak hafifçe gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgedeki Benlik
General Fictionİki farklı kız, aynı yüz ve ikisi ile de yolu kesişen bir genç... Neler getireceğini bilmedikleri bir oyuna başlayan bir avuç genç arasında geçen tatlı sert çekişmeler yaşanırken geçmiş ve geleceğin gölgeleri teker teker ortaya çıkacak.