Bölüm 17

255 27 6
                                    

Eun Seol masasının arka tarafında ayakta durmuş saygı ile ellerini önünde birleştirmiş karşısında yaklaşık bir saattir bağıran adama bakıyordu. Geldiğinden beri aynı soruyu sorup aynı cevabı aldıktan sonra bağırmaya başlıyor sonra tekrar aynı soruyu soruyordu. Üçüncü kez tekrarlanan bu durumun dördüncüsü geldiğinde kız sabırla tekrarlasa da diğer sekreterler onun bu sabrına eşlik edemiyorlardı.

"Sera nerede?"

"Efendim Başkan Shin acil bir işi çıktığı için sabahın erken saatlerinde yurtdışına çıktı özür dilerim"

"Bana baksana sen! Karşıdan bakınca aptal gibi mi görünüyorum?"

"Hayır efendim"

"O zaman neden hep aynı cevabı veriyorsun bana!!!! Bugün benimle görüşmek için beni Amerika'dan çağırdı o gereksiz insan. Şimdi bana yurtdışına gitti diyorsun. Ne zaman bitecek Sera Hanım'ın oyunu onu soruyorum sana bana papağan gibi gitti deyip durma."

"Özür dilerim efendim"

Eun Seol saygılı bir şekilde referans yaparken Eun Hyuk da yine bağırmaya hazırlanıyordu. Sırf Sera'nın çenesini çekmemek ve geç kalmamak için sabahın köründe kalkıp geliyordu ama Sera Hanım'ın onu çoktan ekip başka ülkeye gittiğini öğreniyordu. Öyle kızgındı ki karşısındaki güzel sekretere kur bile yapmıyor tüm hıncını ondan alıyordu.

Cebinden telefonunu çıkarırken arkadaşının iyi bir içici olmasına şükrediyordu. Dün gece onun kadar içse hala yatakta olacağına emin olan genç adam sabah arkadaşının kalkıp işe gittiğini gördüğünde şok olmuştu ama şimdi ona yardım edebilirdi. Telefon ilk çalışında açılır açılmaz "Ya! Park Yoon Jae! Nişanlın olacak o şeytan nerede?" diye haykırmıştı.

Karşı taraftaki adam telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kalınca şaşkınlıkla "İştedir nerede olacak? Görüşmeye gidecek olan sendin" demişti. Eun Hyuk iyice sinirlenerek "Burada olmadığı için seni arıyorum herhalde! Basın toplantısında birbirinden kopamayan heyecanlı aşıklar bir yere gidince diğerine haber verir diye düşünüyor insan!" dediğinde Yoon Jae karşı taraftan kahkaha atıp "Haklısın Eun Hyuk~ie Sera her adımını bana haber veriyor da ben sana eziyet olsun diye senle oynamasına izin verdim. Dalga mı geçiyorsun? Dünya kadar işim var bekle gelir birazdan" demişti.

Eun Hyuk bir şey söyleyemeden telefonun kapandığını görünce sinirle onu elinde ezip karşısında hala eğilen kıza dönerek "Ne zaman gelecek bu lanet olasıca ucube peki?" diye sormuştu. Araka taraftaki sekreterler çocuğun bu haline kıkırdarken Eun Seol "Kesin bir tarih veremiyorum efendim" diye cevaplamıştı sakince.

"Kesin bir tarih veremiyorsun demek. Ne kadar hoş. O zaman o ucube geldiğinde aynen şöyle söyle 'Eun Hyuk seni eline geçirmeden önce toz olsanız iyi olurmuş lanet olasıca koca burunlu deniz anası'."

Eun Seol cevap vermeyince etrafı yıka döke çıkan adamın ardından enkazı toplayan sekreterler de dedikodu yapmaya başlamışlardı bile. Yoon Jae ise bu durumu ilginç bulup Sera'nın önce Eun Hyuk'u buraya çağırıp sonra da görüşmemesinin nedenini merak ederek onu aramıştı ama telefonu kapalıydı. Birkaç kez şansını denedikten sonra merakı gururuna baskın çıkmış ve istemeye istemeye Jae Hyun'u aramıştı. Son zamanlarda ikisi de mecbur kalmadıkça birbirlerini aramadıkları için telefonun açılmasını gerilimli bir şekilde beklemişti genç adam.

"Selam Jae Hyun. Rahatsız ediyorum kusura bakma ama Sera'ya ulaşmam lazım. Nerede olduğunu biliyor musun?"

"Sera bu sabah yurtdışına gitti. Amerika'daki olağan hissedarlar toplantısına katılacakmış"

"Amerika'daki hissedarlar toplantısı mı?"

"Evet. Neden ne oldu ki?"

"Ah yok şirketle ilgili bir şey soracaktım ama gelince sorarım artık. Sağol"

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin