Bölüm 16

297 29 3
                                    

Elindeki bardağı masaya koyan genç adam gömleğinin iki düğmesini açmış, kravatını çıkarıp masaya gelişi güzel fırlatmış ve çoktan şişenin yarısın bitirmişti. Düşünmemek için beynini uyuşturmaya kararlıydı ve beyni biraz daha onunla anlaşma yapma yoluna girmezse iflah olmaz bir alkolik olacaktı. Gündüzleri biraz daha dayanılır olabiliyordu hayatı. En azından işlerle boğuşuyor her zamankinden daha çok çalışıyordu.

Onu tanıyan herkes bir anda bu çalışma arzusunu nereden kazandığını sorgulayıp dursa da kimseyi umursamıyordu ama gece olduğunda tüm gün uzak tutmak için uğraştığı düşünceler beynine bir anda doluşuyordu. İçgüdüsel hareketlerle elini uzatıp şişeyi bulmaya çalıştığında bulamadığı sığınağı yüzünden kafasını kaldıran genç fazlasıyla tanıdık bir yüz ile karşılaşınca şaşırmıştı.

"Bugünlerde çok sık buralara gelip dağıttığınızı duydum Başkan Park. Bekarlığın son günlerinde iyice kendimi yitireyim diye mi yoksa Sera gibi bir robotla evleneceğine üzüldüğün için mi buradasın?"

Yeni gelen kişinin ondan uzak tutmaya çalıştığı şişeye hamle edip "Hiçbiri." demişti alkolün boğuklaştırdığı sesi ile. Arkadaşı yanına oturup bir bardak da kendisi için istedikten sonra uzaklaştırdığı şişeyi tekrar alıp bardaklarını doldurmuştu.

"Hadi ama dostum kendini bu kadar harap etmeni gerektirecek bir şey yok. Kağıt üstü bir evlilik olacak altı üstü. O buz kraliçesi bile senin hayatına devam etmene karşı çıkmaz."

Yoon Jae en yakın arkadaşına bile söyleyemediği şeyleri boğmak için bardağı kafasına dikerken arkadaşının onu "Hem sen Sera'dan o kadar da nefret etmezsin. Yani tamam kabul ediyorum çocukluktan beri birbirinizi yiyip kavga edersiniz ama geri kalanımız gibi Sera'dan tiksinmezsin sen. Hatta onunla uğraşmak en büyü eğlencendi bir ara bu yüzden herkes sana hayran. Sera'ya aramızda yaklaşabilen tek kişi sensin" sözleri ile teselli etmeye çalışmasını izliyordu.

"Haberi duyduğunuzda hepiniz bir rahatlamışsınızdır. Eh Sera hanımın evlilik yaşı geldiğinden beri herkes o şanslı şanssızın kim olacağını konuşuyordu"

"Aslına bakarsan Yoon Jae herkes o şanslı şanssızın sen olacağını biliyordu"

Yoon Jae'ye bakarken bakışlarındaki ifade oldukça keskindi. Küçüklüklerinden beri beklenenin bu olduğunu kendini yıpartmamasını anlatmaya çalışıyordu karşısındaki bakışlarıyla. Yoon Jae ona olanları anlatırsa gözünün yaşına bakmadan dayak atacağını sonra da bu zamana kadar uğraştığı her şeyi paramparça edip Sera'ya her şeyi söyleyeceğini bildiği için kafasını amaçsızca salladı.

"Evet kaçışım yoktu" derken oyun oynamayı sürdürüyordu. Etrafındaki herkes Sera ile birlikte olmak zorunda olduğu için böyle dağıttığını düşünürken o Sera'yı kaybettiği için acı çektiğini kimseye söyleyemiyordu. Her geçen gün unutması gereken kıza olan aşkını daha çok fark ettiği ve kendi elleri ile başka bir adama gönderdiği kızı kaybettiği için acı çektiği kimsenin aklına gelmiyordu.

"Yoon Jae neyin var? Bu hiç sen değilsin! Bir şey var ve bize söylemiyorsun. Bu nişana evliliğe her neyse buna mecbur kalsan bile bu kadar kendini salmazdın"

"Kim çağırdı seni buraya kadar?"

Yoon Jae arkadaşını karşısında gördüğünde şaşırmamıştı çünkü eninde sonunda geleceğini bekliyordu. Yurtdışında yaşasa da her zaman en yakını olmuş ve zor zamanlarında onu asla yalnız bırakmamıştı. "Ha yani en çok kimi endişelendiriyorum diye mi soruyorsun?" diyen çocuk bar sandalyesini çevirip tüm vücudu ile arkadaşına dönmüştü.

"Pek sayılmaz aslında. Bu halimi gören pek kimse olmadığını düşünüyordum. Beklediğimden erken geldiğine göre birilerine yakalanmışım demek ki"

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin