Bölüm 24

285 30 17
                                    

Sera sabah gözünü açar açmaz karşısında bulduğu adamla yaşadığı şoku hala atlatabilmiş değildi ama şimdi oturmuş mutfağında kahvaltı ediyorlardı. Jae Hyun neredeyse havanın ışımasını bile beklemeden kapısını çaldığında kötü bir haber almaya kendini o kadar alıştırmıştı Sera hala adamın ona kötü bir şey söylemesini bekler gibi gözlerini dikmiş yüzünde kocaman bir gülümseme ile önündekileri yiyordu.

Sera, her zamanki Jae Hyun gibi görünse de adamda değişik bir şeyler hissediyor ama bunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Geldiğinden beri üçüncü kez sorduğu "Jae Hyun kötü bir şey mi var?" sorusuna dayanamayan genç adam sonunda dayanamayıp elindekileri bırakarak "Görende seni görmek için illa kötü bir sebebe ihtiyacım olduğunu düşünecek Sera. Sadece seni özlemiş olamaz mıyım?" demişti kaşlarını kaldırarak.

Sera tavırlarında hissettiği bu tuhaflık olmasa adama inanabilirdi ama bugün her zamankinden daha farklıydı. İtiraz edecekken kızın ellerini avuçları arasına alan genç adam uzun uzun öptükten sonra "Sürekli kötü haberler aldığının farkındayım ama benim yanımda rahatlayabilirsin değil mi? Senin hayatından çok uzaktayım tüm bu idari işler ya da yönetim kurulundaki o sıkıcı işlerle alakam yok. Sen ve ben birlikte sadece müziğin ve duyguların yer aldığı bir hayatta olabiliriz. Bunu için geldim işte. Tüm bunlar bittikten sonra hepsine sırtına dönüp senin de ait olduğun o hayatta yalnız olmadığını gör istediğim için" demişti.

Sera adamın cümlelerinin altındaki anlamı anlayamıyordu ama kendi dünyasında uzak sadece müzikle yaşayabilmek en güzel peri masalından daha büyüleyici geliyordu. Hafifçe gülümserken "Henüz kurtulmam için çok zaman var ama teşekkürler" demişti. 

"Ne kadar sürerse sürsün gel yeter ki"

Jae Hyun göz kırptığında Sera da gülümseyerek kafasını sallamıştı. Hayali bile bu kadar güzelken kendisi nasıl olur diye düşünmeden edemiyordu. Jae Hyun "Yönetim kurulu toplantısı ne zaman?" diye sorduğunda sanki biri gökyüzüne doğru uçarken ayaklarına asılmış gibi hisseden Sera asılan yüzü ile "Yarın" demişti.

Jae Hyun kızın elini bırakmadan elinin arasında sıkarken "Merak etme her şey harika olacak" demişti. Sera da buna inanmak istiyordu ama korkmadan edemiyordu. Ya bu zamana kadar yaptığı tüm kaçış planları ters teperse, onun yanında olması için canını dişine takıp uğraştığı adamlar ona sırtını dönerse, annesi bir şekilde yine kazanırsa, ömrünün sonuna kadar o şirkete bağımlı kalırsa diye düşünmeden edemiyordu. 

Her şeyi ailesinin bunca yıllık emeklerini bırakıp her şeye arkasını dönebilirdi, annesinin bunca zaman ona yaptıkları için iyi bir bedel olurdu. Arkadaşları güvendeydi, ağabeyi yanındaydı ama şirketin onca çalışanına sırtını dönemiyordu. O şirketten de bulunduğu mevkisinden nefret etse de yapamıyordu. Annesinin yetiştirdiği kız olmayı başarsaydı gerçek bir robot olabilseydi bunu yapmak daha kolay olurdu ama şimdi tüm bunları düşünmekten uyku bile uyuyamıyordu.

"Bak ne diyeceğim" demişti Jae Hyun düşüncelerini bölerek. Çatal bıçağını geri alarak tabağındakilere dönen adam "Toplantıdan sonra ne olursa olsun seni kaçıracağım. İyi olursa kutlarız beklediğin gibi gitmezse de dağıtıp en başından başlamak için enerji toplarız. Söz ver bana. Toplantıdan sonra bana geleceksin" demişti. Genç kız bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordu. Jae Hyun ile böyle olayların ortasında görüşmek yeteri kadar yanlış geliyordu zaten ve ondan zaman istemesine böyle sanki sevgililermiş gibi buluşmak hiç doğru gelmiyordu.

Yine de adamın gözlerine bakıp "Biz bir şeyler deniyoruz Nox. Sürekli doğruları yapmaya çalışırsak ilerleyemeyiz. Birçok tabunu yıktığın için buraya kadar gelebildin değil mi? Bırak birileri öğreniyorsa öğrensin" demişti. Bu sözlerin onu rahatlatması gerekiyordu çünkü doğruydu ama Sera rahatlamamıştı. İçindeki huzursuzluk daha da büyümüştü. Yine de gözlerine bakıp istekle bakan adama hayır dememişti. Deneyeceğine söz vermişti ve kaçıp durursa olup olmayacağına asla karar vermezdi.

Gölgedeki BenlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin