25. Bölüm: Ölüme Kalan Saniyeler

3 1 0
                                    

El ele merdivenlerden indik. Figen elindeki tabakları masaya bırakıyordu. "Ooo," dedi. "Sonunda. Akşam oldu." Başımı çevirdiğimde Ozan koltukta oturmuş, ayaklarında Naz'ı uyutmaya çalışıyordu. Üzerinde de pembe renkli ve ona küçük gelen bir yelek vardı. Neslihan elindeki salata tabağıyla çıktı.

"Size enginarlı bir salata yaptım. Parmaklarınızın yiyeceksiniz," dedi gülümseyerek.

"Sen neredeydin bugün?" dedi Kağan çatık kaşlarla, kardeşine.

"Naz'ın ihtiyaçları vardı abi," dedi. Yalan söylüyordu. O an Ozan'ın da kasıldığını hissettim. Birlikte olduklarını daha net açıklayamazdı.

"Ben sana Naz'ın ihtiyaçlarını Bedirhan'a söyleyeceksin demedim mi Neslihan?"

"Ne istiyorsun abi? Sonsuza kadar bu eve tıkılayım ve yaptığım hata yüzünden yüzüme tükürürcesine bakmana izin mi vereyim? Kabul ediyorum ya, hata yaptım. Evet. Ne yapabilirim?! Zamanı nasıl geri alabilirim?! Eğer bana böyle bakmaya devam edeceksen ben kızımı da alıp gideceğim."

"Saçmalama Neslihan," dedim hızla. "Abin öyle demek iste.."

"Bana abimi koruyup durma Leyla. Abim sana melek gibi olabilir ama benim celladım."

"Senin celladınım ben, öyle mi?" dedi Kağan dişlerini sıkarak. Kardeşinin üzerine doğru bir adım attığında önüne geçmek istedim. Kolumu tutup kenara çekti. "Neslihan, senin celladın kim biliyor musun kardeşim?!" İşaret parmağı Naz'ı gösterdi ama bakışları Neslihan'daydı. "Bu bebeğin babası!"

"Yeter," dedi Ozan bir anda. Ayaklarındaki Naz'ı kucağına alıp ona en yakın duran kişiye, Figen'e verdi. Kağan'ın önüne geçti. "Bir hata yaptı diye fişini mi çekelim kızın? Ne istiyorsun Kağan?"

"Kardeşimle arama girme Ozan."

"Ben kardeşin değil miyim Kağan?" dedi Ozan. Hemen bu şey bitmezse birbirlerinin kalplerini kıracaklardı.

"Durun," dedi Neslihan. "Ozan, lütfen karışma." Bakışları abisine döndü. "Abi, reddedeceksen reddet artık çünkü sen yüzüme benden nefret ediyormuş gibi bakarken her şey daha kötü."

"Hayır," dedim hızla. "Kağan söylesene, yok öyle bir şey desene." Kağan öylece kız kardeşinin yüzüne baktı. Bakışlarım Neslihan'a kaydığında gözlerindeki kırgınlığı fark etmiştim. Gözleri doldu hafiften.

"Anlayacağımı anladım ben," dedi. "Gel kızım." Bebeğini kucağına aldı. Odasına doğru gitti. Kağan'ın önünde durdum.

"Ne yapıyorsun sen?!" diye yükseldim bir anda. "Kardeşin o senin! Ne yapmış olursa olsun, nasıl abisin sen ya?! O kızın şu an en çok sana ihtiyacı var çünkü kimsesi yok. Böyle bir durumda sen de mi arkanı döneceksin ona Kağan? Bu musun sen? Eğer buysan da söyle. Seni tanıyamamış olmak beni de hayal kırıklığına sürüklüyor." Kağan hiçbir şey söylemedi. Yüzüme bile bakmamıştı. Arkasını döndü ve hızlı adımlarla Neslihan'ın gittiği yere doğru gitti.

"Olaysız günümüz yok," diye söylendi Figen. "Gideyim de çorbayı yeniden ısıtayım. Acıktım vallahi." Şu rahatlıktan istiyorum Allah'ım. Müsait bir zamanında yani. Figen mutfağa gittiğinde Ozan kısık sesli bir küfür savurdu.

"Benim yüzümden," dedi. "Bugün de ben görüşelim dedim. Benim yüzümden."

"Saçmalama Ozan. Neslihan çok dolu, o yüzden. Saatli bomba gibi. Zaten dolu, biri biraz üstüne gidince patlıyor işte. Eminim ama barışırlar birazdan."

"Verdin tabii gazı," dedi başını iki yana sallayarak.

"Kağan da kendince haklı," dedim. "Kızma ona. Yeğeninin babası, onu katil olmakla suçlayan adamın kardeşi. Amcası da o adam. Karmakarışık mevzular."

AteşkesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin