Erhan Bey odadan çıkalı yaklaşık on bir dakika olmuştu. Kağan hemen ardından gelir diye beklemiştim ama gelmemişti. Onun yerine kapı açıldı ve Savaş girdi içeri. Gözlerine ağırlık çökmüştü. Üzgün gözüküyordu ve onun bu hâlinden Üzgün olduğunu benden başkası anlayamazdı. "Gelebilir miyim?" diye sordu. Başımı salladım. "Herkes dün gece çok korktum gibi şeyler söylüyor değil mi?" diye sorduğunda gülümsedim.
"Kısmen," diye cevap verdim.
"Ben, sadece mutlu olduğumu söylemek istiyorum Leyla. Burada olduğun için mutluyum. Akşamdan beridir düşünüyorum Leyla ve bir sonuca vardım. Başkasıyla olman, başka birini sevmen hatta beni sevmemen umurumda bile değil. Sen nefes al, o bana yetiyor. Bu aslında fark ettiğim bir şey, bir de kararım var.. Ben artık seni sevmeyeceğim. Yani şey, o anlamda. Yoksa biliyorsun, bizi birbirimizden başka kimse böyle tanıyamaz." Gülümsedim. "Ben, çocuktum Leyla, sonra sen geldin, gözümü seninle açtım resmen. Senin dışında birine bakmadım, bakmayı denemedim bile. Sanırım bu kendime yaptığım en büyük kötülüktü. Seni sevmemeyi denemeye karar verdim. Hatta, başka birini sevmeyi."
"Savaş," dedim gülümseyerek. "Mutlu olmanı öyle çok istiyorum ki.. Gerçekten."
"Biliyodum," dedi gülümseyerek. "Ben de artık mutlu olmak istiyorum. Sen.." Başını çevirip kapıya baktı. "Kağan'la mutlusun. Bir gün gerçekleri öğrenecek ama bence o zaman dahi senden vazgeçmeyecek."
"Vazgeçmez değil mi Savaş? Çok korkuyorum bundan."
"Vazgeçmez," dedi başını iki yana sallayarak. "Seviyor seni. Bunu dün gece daha iyi anladım. Senin için ölümü göze alabilecek sadece ben varım sanıyordum ama o Ozan bile Leyla.. O bile senin için gerekirse canını verirmiş. Dostluğu gerçekmiş, tek lafım yok artık."
"İyi anlaşmanızı çok isterdim," dedim dudaklarımı büzerek.
"Ha işte onu hiç sanmıyorum," dediğinde sesli gülmeye başladım. Gülüşüme o da eşlik etti. O sırada kapı açıldığında Kağan girmişti içeri. Kaşları çatıktı. "Görüşürüz Leyla," dediğinde başımı salladım hafifçe.
"Görüşürüz." Odadan çıkarak kapıyı kapattı.
"Bu herif canımı sıkıyor," dedi Kağan çatık kaşlarla. "Bir gün kemiklerini kırdıracak bana ama bakalım hangi gün.."
"Saçmalama," dedim gülümseyerek. "Nerede kaldın? Baban çıkalı on beş dakika oldu. Toplamda yarım saattir yoksun."
"Özledin mi?" dedi yanıma yaklaşarak. Başımı salladım.
"Çok özledim." Dudağının ucuyla gülümsedi. Yanağıma sesli bir öpücük bıraktı.
"Ozan'ın yanındaydım."
"Ne konuştunuz?"
"İş."
"Ne işi?"
"İş işi."
"Söylemeyeceksin yani. Peki öyleyse, hatırlatırım sonra bunu."
"Hatırlat," dedi gülümseyerek. "Bekliyorum." Yanağımdan bir makas aldı. "Hatırlatmaların fazlasıyla hoşuma gidiyor, biliyorsun."
"Bilmez olur muyum?" dedim gülümseyerek.
"Siz ne konuştunuz babamla?"
"İş," dediğimde güldü.
"Ne işi?" diye sordu ama iş konuşmadığımızı biliyordu.
"İş işi," dediğimde başını geriye doğru yatırarak kahkaha attı. "Gel yanıma bak sana ne anlatacağım?" dedim hevesle. Kenara çekilip iki defa yanıma vurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşkes
Teen FictionBir gece vakti, gökten düşen damlalar yüzümü ıslatırken hayatımı kurtaran bir adamın sonrasında hayatıma dâhil olacağını ben de bilmiyordum. Ya da hayatımı kurtaran adam için hayatımdan vazgeçebileceğimi.. ... "Arzu beni seviyor mu? Bilmiyorum, on...