"Korkma Nesli!" dedim arkasından. "Ben buradayım! Hiç korkma!"
"Korkuyorum!" dedi arkasındaki hemşireyle beraber doğumhaneye giderken. Kapıdan içeriye girdiklerinde bağırma sesi gittikçe uzaklaştı. Derin bir nefes aldım. Kağan içeri girmemişti. Ağzını bıçak açmamıştı yol boyunca da. Yanına gitsem iyi olacaktı.
Hastanenin kapısına doğru ilerlediğimde elleri cebinde öylece önüne bakıyordu. Ozan, Pusat'ı bir yere götürmüştü. Neredeydi, bilmiyordum. Pusat'a ne yapacaklardı, onu da bilmiyordum. "Kağan," dedim önünde durarak. Güneş henüz doğmamıştı ama hava aydınlanmaya başlamıştı hafiften. 2 Ocak, doğum günüm. Neslihan'ın kızı da 2 Ocak doğumlu olacaktı. "İyi misin?" Cevap vermedi. "Kağan," dedim yavaşça elini tutarak.
"Leyla, ne yapacağım ben?"
"Önce sakin olacaksın." Başını iki yana salladı. Ellerimi bırakıp arkasına döndü. Birkaç adım attığında ben de peşinden ilerledim. "Kağan lütfen."
"Benim kardeşim, evli bile değil Leyla. Evli bile değil. Ne yapacağım ben?!" Hastanenin duvarına sert bir yumruk attığında yanına gidip elini tuttum.
"Vurma, canın yanacak. Vurma." Derin bir nefes alarak yüzüme baktı. "Gel içeri girelim Kağan. Kardeşini yalnız bırakma. Onu bugün yalnız bırakma. Hadi, gel." Başını hızla iki yana salladı.
"Hayır, gelmem. Hayır. Şu an onun yanında olmak, ona destek olmak demek. Ben, istemiyorum. Hayır Leyla. Onun arkasında olmayacağım. Bu şeyi nasıl yaptıysa, öyle cezasını da çekecek."
"Kağan şu an sırası değil ama sana bir şey söyleyeceğim."
"Bir şey mi yaptı o herif sana?" dedi çatık kaşlarla. Önümde durup yüzüme baktı.
"Bana bir şey yapmadı, ama biliyor."
"Neyi biliyor?"
"Bizi işte. Bizi biliyor, yaşadıklarımızı." Sıkıntılı bir nefes verdi. Elleri yavaşça yüzümü tuttu.
"Güzelim," dedi yavaşça. Bakışlarım etrafa kaydı. Kapıda iki kişi vardı, onun dışında kimsecikler yoktu. Onlar da bize bakmıyordu. "Bizim utanacak bir şeyimiz yok. Kimseden çekinmene gerek yok." Güldüm hafifçe.
"Var Kağan."
"Yok," dedi başını iki yana sallayarak. "Yok güzelim."
"Gel hadi içeri girelim. Üşüdüm ben."
"Sen gir, ben gelmem."
"Kağan, yapma böyle. Neslihan çok üzülür."
"Üzülürse üzülsün Leyla. O herifle Amerika'ya kaçarken bizim ne kadar üzüleceğimizi düşünmediyse ben de düşünmem."
"Böyle yapma."
"Leyla, seninle bu konu hakkında tartışmak istemiyorum."
"Ben de seninle tartışmak istemiyorum. Ama.."
"Aması yok." Dudaklarını alnıma bastırdı. Kollarımı sarıp başımı göğsüne yasladım. Saçlarımın üzerini öptü yavaşça. "
"Dayı oluyorsun," dedim başımı kaldırarak. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Kız dayısı."
"Kızı mı olacak?"
"Evet, öyleymiş. Hadi gel, girelim içeri." Geri çekilip elini tuttum. Başını iki yana salladı. Elimin üzerine minik bir öpücük bıraktı.
"Gelmem Leyla. Gelmeyeceğim. İstiyorsan gir, istiyorsan da benimle gel. Babama söylemem gerek. Onun yanına gideceğim."
"Sen git, ben Neslihan'ı yalnız bırakmak istemiyorum." Başını salladı. Gülümsedim hafifçe. Yanından uzaklaşacağım sırada elimi bırakmayıp kendine doğru çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşkes
Novela JuvenilBir gece vakti, gökten düşen damlalar yüzümü ıslatırken hayatımı kurtaran bir adamın sonrasında hayatıma dâhil olacağını ben de bilmiyordum. Ya da hayatımı kurtaran adam için hayatımdan vazgeçebileceğimi.. ... "Arzu beni seviyor mu? Bilmiyorum, on...