1 Hafta Sonra:
Günlerdir mesaj atan, arayan Timuçin'in mesajlarını bakmadan silip arkama yaslandım. Bugün, 31 Aralık 2015'ti. Yarın yeni yılın ilk günüydü. Yeni yıldan dileğim var mıydı? Sanırım bunu düşünmemiştim.
Küçükken yeni yıldan dileğim, istediğim okulu istediğim bölümle okumayı dilerdim. Tabii bu lise yıllarımdaki dileğimdi. Ortaokulda bir annem olmasını isterdim. Çıkıp gelsin ve ben seni bırakmadım, seni benden almışlar desin isterdim. İlkokulda isteklerim daha çocukçaydı. Daha hayalperest. Bir yıl, o yıl boyunca her gece yıldız kaymasını dilemiştim. Saçmaydı belki ama yıldız kayınca tutulan dileklere de inanıyordum. Aslında görülen geçmiş zaman eki eklemek pek adil değildi çünkü ben, hâlâ ne zaman bir yıldız kaysa dilek dilerdim.
Amaçsız gelirdi bazen ama yine de dilemeden duramazdım işte.
"Benim işim bitti," dedim saate bakarak, Figen'e. Henüz erkendi. Beşti.
"Benim daha var ya, of," diye söylendi ağlamaklı bir ifadeyle.
"Yardım edebilirim istersen." Başını hızla iki yana sallayarak reddetti.
"Yok yok, sen çık. Akşam da dediğim gibi, hiçbir şey yapmazsak dışarı çıkarız. Yarın tatil nasıl olsa. Okey mi bebeğim?"
"Okey," dedim gülerek. Çantamı aldıktan sonra ayağa kalktım. Kısa bir sarılmanın ardından vedalaşmıştık. Adliyeden çıkıp arabama doğru ilerledim. Kapıyı açacağım sırada arkama siyah bir minibüs yanaştı, hızla. Başımı çevirdiğimde içinden inen iki adamın sîmaları fazla yabancı değildi.
"Leyla Hanım," dedi biri. "Timuçin Bey, sizi bekliyor. Gidelim." Kaşlarım çatıldı, sıkıntılı bir nefes verdim.
"Şimdi de eşkıya mı kesildi başımıza?" dediğimde ikisi de tepki vermemişti.
"Gidelim Leyla Hanım," dedi tehditkâr bir ses tonuyla.
"Peki," dedim başımı sallayarak. "Öyle olsun, gidelim." Arabaya bindiğimde Kapıyı kapatıp öne binmişlerdi. Yol boyunca camdan dışarıyı izlemiştim. En sonunda ise Timuçin'e ait olduğunu bildiğim bir evin bahçesine girdik. İstanbul'a geldiğini bile bilmiyordum. Savaş dönmemişti, onu biliyordum. Ama Timuçin'in geldiğini bugün öğreniyordum. Kapı açıldığında adamlar yeniden yanımda bitmişlerdi. Eve doğru yürürken iki yanımda durup benimle beraber ilerliyorlardı. İçeri girdik. Salona geçip oturdum. "Siz daha böyle başımda mı bekleyeceksiniz?" dedim çatık kaşlarla. Ses çıkmadı ikisinden de. Merdivenlerden inen Timuçin'i gördüğümde ayağa kalktım.
"Siz çıkın," dedi adamlarına. Sessizce evden çıktıklarında ellerini pantolonunun cebine sokup karşıma geçti. "Leyla," dedi bana doğru birkaç adım atarak. "Leyla," dedi yeniden. "Leyla."
"Adımı mı ezberliyorsun?" dediğimde dişlerini sıkarak başını salladı.
"Bana bir açıklama borçlusun Leyla."
İç çektim. "Ben.. Ben bu intikam planını istemiyorum," dediğimde kaşları çatıldı hızla.
"Ne demek istemiyorum?!" diye yükseldi bir anda. Üzerime doğru bir adım daha attı. "Leyla sen iyi misin?""
"Gayet iyiyim."
"Evet," dedi başını sallayarak. "İyisin, ama benim tanıdığım kızım değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşkes
Teen FictionBir gece vakti, gökten düşen damlalar yüzümü ıslatırken hayatımı kurtaran bir adamın sonrasında hayatıma dâhil olacağını ben de bilmiyordum. Ya da hayatımı kurtaran adam için hayatımdan vazgeçebileceğimi.. ... "Arzu beni seviyor mu? Bilmiyorum, on...