İki

3.4K 270 79
                                    

Boya kutularını itip paletlere, fırçalara basarak adımlamasını umursamadan delice bir sakinlikle yanıma doğru yürümeye başladı, koyu kahve gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadan. O yaklaştıkça sanki arkasından fırtınasını beraberinde getiriyordu ama sakin adımları öldürücü derece yavaş ve yaptığından emindi.

Tam karşımda durduğunda gözlerini saniyelik gözlerimden ayırıp üzerimdeki gelinlik niyetine giydirilen beyaz saten elbiseme baktı ve bakışlarını tekrar gözlerime çıkardı. Karanlığın esip geçtiği bakışları karşısında başımı dik tutmakta zorlanıyordum ve ben kimseye baş eğmezdim.

Uzun uzun buluşturduğu gözlerini üzerimden çekip aynı sakinlikle adım adım etrafımdan dolandı, yine dudaklarından dökülen duyulması zor mırıltılarla. Bir kez daha karşıma geçip tek bir duyguyu yansıtmadığı soğuk sesiyle konuştu.

"Oldukça zeki ve keskin bakışların var, kimseye karşı eğilmeyen dik omuzların ve istediğini bilen bir duruşun. Olması gerektiği gibi."

Kendince haklı tespitleriyle başımı biraz daha dikleştirdim. Bir ağaya ya da bir adama mecbur değildim ve buraya da onun kaçan eski karısının yerine koyacağı o zavallı gelin olarak gelmemiştim.

Gözlerimi gözlerinde sabit tutarak özelikle daha da incelttiğim sesimle "Tamamen doğru" diye mırıldandım.

Asla duygularını belli etmeyeceğini düşündüğüm yüzünde kaşları çok hafif titredi.

"Sesinin tonunda gizli bir tını var, sanki gerilere attığın bir tını. İsteyerek mi yapıyorsun?"

Oldukça sakin bir tepkiyle kaşlarımı çattım. "Hayır." Tek kelimelik cevaplar her zaman nettir.

Geriye doğru bir adım attı ve yavaşça arkasında odanın herhangi bir yerini gösterdi. Gösterdiği yere gözlerim kayarken tuvalin arkasındaki cama dayalı simsiyah demirleri ve siyah çarşafıyla büyük yatağı gördüm.

Saniyelik korkuyla yutkunarak tekrar onun gözlerine baktım. O saniyelik korkumu sezmiş gibi tekrar bana doğru bir adım attı. Ses tonu az öncekinden daha soğuk ama gizli bir şeyi söyler gibi fısıltılıydı.

"Niyetin buysa seninle o yatakta sevileşebilirim. Sabahında koşarak yengemlerimin yanına gider, benim iktidarsız olduğumu, sikimi bile tam kaldıramadığımı ve seni doyasıya beceremediğimi anlatırsın."

Onunla ilgili öğrendiğim ve bundan sonra da alışmak zorunda olduğum ilk özelliği, oldukça edepsizdi.

Başımı istemsizce iki yana sallama ihtiyacı duydum. Sanki tam da bunu bekler gibi adım adım geriye doğru yürüdü ve odanın ortasındaki tuvalin arkasına geçip tabureye oturdu.

"Eğer eş olarak geldiğin adamın, aptal abin ağanın karısını kaçırdı diye, ki aslında ona bir teşekkür borçluyum, o manyak kadından beni kurtardı. Ama yine de berdel kurbanı oldum rollerine girmek istiyorsan, kötü de davranabilirim, nefret de edebilirim, hayatı sana zehir de edebilirim." Dalga geçer gibi dudaklarını kıvırıp "Ben tercih etmezdim, gereksiz bir oyun" diye devam etti.

Kafamın içinde yarattığım tüm ihtimaller o an yerle bir olmuştu. O beklediğimin tam tersi bir adamdı. Bu ihtimalleri sert sesiyle kurduğu cümle daha da parçalayıp yıktı.

"Deli ağanın bir kadınla evli olması zorunluluğu yüzünden buradasın. Berdele aşiret karar verdi."

Bu defa da kafam karışmıştı. O zaman neden kaçan karısı yerine benimle evlenmişti. Her şekilde kendine başka bir eş bulabilirdi madem bu kadar umursamıyorsa.

Sanki tam da zihnimdeki soruyu görür gibi önündeki tuvale bakarak omuz silkti.

"Endişelenme evlendiğim kişiyi ne yatağıma alırım ne de kalbime. Burda ikimizde kurbanız, eğer bir kurban arıyorsan."

Deli Ağa'nın Gelini (Bxİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin