Sekiz

969 108 11
                                    

Uyarı: Bölümde yer alan kişi, kurum ve kuruluşlar gerçeği yansıtmamaktadır!!!

🎶🎶🎶🎶🎶🎶


Üzerime daha rahat hissettiğim için beyaz bir elbise giydim, kalıpları kırmak her zaman kolay olmuyordu, adım adım, teker teker kırmalıydım o aynaları.

Elimde kahvelerle tekrar üst katın merdivenlerini çıktım. Ben Jêhat'a ulaşmak için her gün, her an bu uzun merdivenleri çıkacaktım, ta ki onun bana geleceği güne kadar. Bunu biliyor, bunu kabulleniyor, bekliyordum.

Büyük odanın kapısını açtığımda daha da kararmış ışıklar beni karşıladı. Damalı zemini küçük adımlarla yürüdüm ve karanlığın içine çekildim. "Işıklar Jêhat " diyerek ilerledim.

Damalı zeminde çırılçıplak uzanmış, kollarını bacaklarını açmış, tavanı seyreden Jêhat'la alışkın olduğum görüntüye gülümsedim sadece. Kupaları el yordamıyla masaya koydum ve sanki aklı başka bir yerde adamın başında dikildim ellerim belimde.

Saniyeler sonra gözleri gözlerimle buluştu. "Bir hastalık gibi aşk" diye fısıldadı.

Acıyla gülümseyerek hiçbir şey demeden yanına uzandım ve onun gibi tavanı izlemeye başladım.

"Sana karanlık gökyüzünde parlayan yıldızları verebilirim."

Başımı çevirip tavanı izleyen adama bakarak gülümsedim. O ise sanki bir sırrını daha söyleyecek gibi işaret parmağını dudaklarına götürdü, ardından parmağını tavana kaldırdı. Odada tamamen karardı ve saniyeler sonra tavanda ışıklarıyla parlayan koca bir galaksi gördüm.

Tavanın her yanı gezenlerle ve yıldızlarla doluydu, karanlık odada birer ışık dansı gibi sürekli hareket ediyorlardı, gezegenler dönüşleriyle birbiri etrafında dönüyorlardı. Dev gibi odada gözlerimin önünde koca bir galaksi dansı ediyordu.

Dudaklarım şaşkınlıkla aranırken tavanda sakladığı sırrına hayran kalmıştım. Başımı Jêhat'a çevirip işaret parmağıyla hareket eden gezegenleri izleyen adama baktım.

"Bir gün gerçek sesini duyduğunda sana bir gezegenimi vereceğim."

Dalga geçer gibi kıkırdayarak işaret parmağımı onun gibi tavana kaldırdım. "Sadece bir tane mi?"

Jêhat küçük bir şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Hepsini mi istiyorsun?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım. Omuz silkerek tekrar tavana baktı. "Hepsini kendini bulduğunda veririm. Galaksi sonsuz."

Ben kendimi bulduğumda ya da anlatmaya çalıştığımda kabul ettiğimde bana sonsuzluğunu veremeye razıydı.

"Tamam" diye mırıldandığımda merakla kaşları çatıldı.

"Bir cinsiyet seçecek misin? Henüz küçüksün, ameliyat için geç değil."

Sorduğu soruyu uzun zamandır ben de düşünüyordum. Hatta annem büyüyünce kendin seçersin dediği günden beri. Ama dudaklarımı büzerek elimi indirip beni izleyen adama başımı çevirdim.

"Hangisi olmam gerektiğini bilmiyorum, ruhumun cinsiyeti ne?" dedim açıkça.

Jêhat omuz silkerek gülümsedi. "Ruhun cinsiyeti yoktur. O geldiği yere dönmeyi bekleyen bir ışık sadece, benliğin karar verir."

Ben ruhumun cinsiyeti olduğunu ama seçemediğini sanıyordum. O an benliğimi düşündüm, beynimin içinde hareket etmeye çalışan ya da zincirlere vurulan bir cinsiyeti düşündüm. Ama yoktu. Orada bir cinsiyet yoktu.

Deli Ağa'nın Gelini (Bxİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin