Yirmi Dört

1.5K 181 38
                                    


🎶🎶🎶🎶🎶🎶

"Kuzgunun bir ismi var mı?"

Odanın içindeki yanık kokusu ve duman yüzünden hava alması için açtığım camlardan içeri giren kuzgun tam da Jêhat'ın omzuna konmuş, dakikalardır onun omzunda oyunumuzu seyrediyordu.

"Kuzgun" diyen adamla kıkırdadım. Omuz silkerek sol omzundaki kuşun kanadını öptü.

"İsim koymakta beceriksizim."

Gülümseyerek başımı salladım ve büyük taşı ileri doğru hareket ettirdim. Jêhat'ın omzundaki kuzgun sanki kaybettiğimi çoktan anlamış gibi kanatlarını açtı ve uçarak açık camdan çıktı. Yuvasına geri dönmeliydi, göç etmeye hazır eşine ve yavrusuna.

"Çocuğun olduğunda da isim koymayacak mısın?"

Sadece onun çocuğunun olacağını var sayarak sorduğum soruya "Çocuğumuz kuş mu doğacak?" diyerek karşılık verdi.

Taşını hareket ettirirken "Hele önce sikini tam kaldırsın deli ağa" dediğinde ofladım.

"Çok edepsiz konuşuyorsun Jêhat."

Jêhat kaş çatarak kendini savunmak için "Ben edepsiz konuşmuyorum, siz kelimelerinizi ahlak duvarlarından geçiriyorsunuz. Bense olduğu gibi kafamdan geçeni söylüyorum" dedi ve nedense haklı bulmuştum.

"Ne demeliyim ki hem? Önce belimi doğrultayım mı?"

Bu defa ben kaş çatarak "Bu deyimle ne ilgisi var şeyinin" deyince Jêhat sakin bir kahkaha attı.

"Neyimin neyimin?"

Taşı onun taşına vurarak devirdim ve ofladım. "O şey işte, söyletmesene."

"Onun adı penis küçük gelin, olduğu gibi söyle bende ahlak duvarların yok."

"Hâlâ soruma cevap vermedin" deyip konuyu değiştirdiğimde çoktan sorumu hatırlayarak "E aynı. Seks yaparken de belime ihtiyacım var, belime kuvvet" deyip hafifçe gülerek "Penisimi de tam doğrultamadığıma göre aynı şey. Belimi doğrultunca çocuğumuza isim de bulurum" dedi.

Söyledikleriyle gür bir kahkaha attım. Onu ve düşünce şeklini sorgulamayı bırakalı çok olmuştu. Onu olduğu gibi tanımaya karar vermiştim. Ama odanın içinde göz gezdirince kendi düşünlerimi de sorgulamadığımı fark ettim.

Biz nasıl bu duruma gelmiştik?

Jêhat'ın babasının öfke köpürerek söylediklerinden sonra Jêhat odayı ateşe vermişti ve hepsini kaçırmıştı. Ben ise bir deli ağanın kalbine hoş gelmiştim.

"Sen bana bir saat önce eşim mi dedin, ben mi o delilikle yanlış duydum?"

Omuz silkerek "Dedim işte, eşim değil misin?" diye sordum ve net bir "Öyleyim" cevabını aldım.

Jêhat kırılan aynalara basmamam için sırılsıklam olmuş kıyafetlerimizle beni yeniden kucaklayıp yatağa yatırmıştı ve banyodan getirdiği ilk yardım çantasıyla birbirimizin yaralarını sarmıştık.

O ayaklarımın altındaki küçük kesikleri temizleyip sarmış, ben de aynayı sıktığı için kanayan elini sarmıştım. Sonra birbirimize bakarak kahkahalarla gülmüştük.

İşte tam o sırada aynaların ulaşamadığı damalı zemindeki büyük satranç taşlarını görmüştüm ve Jêhat nereye baktığımı görünce sinsi bir gülüşle bana dönüp "Eğer beni yenersen beraber uyuruz" demişti ve ben de deli ağaya uymuştum.

"Ama çıplak uyuycaz" deyip yatakta dizlerimin üstünde doğruldum. Gülüp başını sallayarak "Tamam" dedi.

Şu anda ise yapacağı hamleyi düşünen adama gülümseyerek "Jêhat biz ne yapıyoruz?" diye sordum.

Deli Ağa'nın Gelini (Bxİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin