Yirmi Üç

739 189 71
                                    

*Önceki bölümdeki yorumlarınızı okudum ve hepsini saygıyla kabul ediyorum. Hepinize tekrar tekrar teşekkür ederim. 😘😘

**Önceki bölüm hikayenin akışını etkilemiyor olup sadece Jêhat'ın aslında kim olduğunu ve ne yaşadığını ondan öğrendik. Hikayeyi Evîn'den okumaya devam edeceğiz. Evîn'in sizin okuduklarınızı bilmediğini dikkate alınız. Çünkü Jêhat size anlattı Evîn'e değil. 😂😂

🎶🎶🎶🎶

Gün geçtikçe Jêhat daha da içine kapanıp sessizleşmişti. Ne neşeli küfürlerini duyabiliyordum ne de istediği kadar deli olursa olsun o karanlık tarafıyla sesini. Aynı evin içinde şimdi daha da yabancı iki kişi olmuştuk, odasına beni almıyor, temizlemek için ya da kahve götürmek için girmeme bile izin vermiyordu.

Günler önce gördüğüm tabloların gerçekliği bir tokat gibi yüzüme çarptığında, çırpındım ona yardım etmek için. Çırpındıkça kanatlarım Jêhat'ın siyah duvarlarına ve aynalarına çarpa çarpa kan veran olmuştu. Siyah beyaza bulanmıyordu bu defa, beyaz siyaha dönüyordu. Ve ben de Jêhat'la beraber bir karanlığın içine düşüyordum.

Onu üzmek, kırmak, kızdırmak, susturmak istememiştim. Abisi arasında neler dönmüştü zerre kadar bilmiyordum ama bizi bahçede gördüğü andan beri beni yok sayıyordu.

Ona sormama izin vermediği soruları onlarca tabloyla anlatabileceğini bilmiyordum. O evde ne yaşandıysa Jêhat hâlâ o evdeydi, ordan çıkamıyordu. Kan gölünün ortasındaki çıplak bir adam ve küçük, cılız, sırtı yaralarla kaplı, elinde sıkı sıkı tuttuğu bir kalemle, o çocuk Jêhat'tı, biliyorum.

Ve Jêhat hâlâ o küçük çocuktu. Kendi ölüsünün yasını bile tutamamış genç bir adam olmuştu şimdi. Anlamıştım o gece, Jêhat'ın yaraları sırtında değil ruhundaydı.

Bana her dokunduğunda işkence çeker gibi canının yanmasının, her seferinde annesinin mezarına gidip hesap sormasının nedenini şimdi biliyordum ve ben bu gerçeğin altında eziliyordum.

Sabahları odasının içindeki o küçük masaya kahvesini bırakıyordum odanın içinde ilerleyemeden, akşamları ise yaptığım yemekleri ya da o sever diye büyük konağın çalışanlarından duyduğum şeyleri pişiriyordum ama hiçbirine dokunmuyor, belki de günlerdir sadece sigara içiyordu, artık dumanı tüm konağı kaplıyordu.

Fırtına öncesi sessizlik gibi gelen bu durumun bitmesini, yanacaksa yanmasını, patlayacaksa patlamasını, yıkılacaksa yıkılmasını istiyordum konağın her yerinin. Onun sessizliği ölmek isteyip ölememek, içten dışa doğru yok olmaktı.

Konaktan Arjîn abinin çağırdığını söyleyen çalışanla gitmemek için resmen ayaklarımı sürüyordum. Çünkü artık anlamıştım Jêhat'ın Arjîn abisinden rahatsız olduğunu ama nedenini öğrenmeli, gerekirse ne şekilde ondan uzak tutmam gerektiğini anlamalıydım. Tabloların hiçbirinde kendi ailesi ile ilgili bir resim görememiştim. Ve hepsini tek tek tanımalıydım.

Konağa gitmek yerine Jêhat'ın da eğer bakarsa rahat görebilmesi için bahçeye gelmesi için haber gönderdim. Neyse ki reddetmemişti. Yanıma gelen adamla konağın camına baktım ama Jêhat yoktu.

Arjîn Abi yine olduğunca sevecen bir gülümsemeyle ceketinin cebindeki cam şeklindeki ilaç şişesini uzattı ama emin olmayarak kaşlarımı çatarak adamın gözlerine baktım.

Jêhat neden senden rahatsız oluyor öğrenmeliyim.

Sesimi oldukça alçaltıp incelterek başımı iki yana salladım. "Abi, Jêhat'ın haberi olmadan almasam mı? Önce bir sorayım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Deli Ağa'nın Gelini (Bxİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin