On

889 116 18
                                    

🎶🎶🎶🎶🎶

Ve bir gece yarısı yine Deli Ağa'nın mırıltı sesleriyle uyanıyorsunuz. Fakat bu defa aşık olduğunuz adamın çırılçıplak konaktan çıkıp dağlara doğru yürüdüğünü görüyorsunuz.

Onu gören herkes "Yine Deli Ağa annesinin mezarına gidiyor" deyince dehşete düşüyor ve elinize kaptığınız bir örtüyü alıp onun peşine düşüyorsunuz. Jêhat Agviran'la yaşamak tam da böyle bir şeydi. Her gün alıştım dersiniz, beni artık hiçbir şey şaşırtamaz, korkutamaz dersiniz ama deli bir adım kör karanlıkta çırılçıplak dağlara yürümesi korkutur. Çünkü o dağların sonu uçurumdur.

Karanlığın ortasında bilemediğiniz bir karanlığa koşuyorsunuz bu defa. Jêhat bilinmez, tahmin edilemez, engellenemez bir adamdı.

Tam dağın tepesindeki mezarın başında onu gördüğüm de soluk soluğa kaldım. O ise acı bir türküyü mırıldana mırıldana annesinin mezar taşını okşuyordu.

Hiçbir tepki vermeden arkasından yaklaşıp elimdeki örtüyü sırtına sardım. Varlığımı algılamadığını biliyordum, o mırıldana mırıldana aynı türküyü söyleye söyleye dizlerinin üstüne çöktü, mezarın tam yanına uzanıp sanki bir beşikte sallanır gibi kendini sallaya sallaya gözlerini kapattı.

"Uyu memikoğlan uyu öte gecelerde büyü. Uyu memikoğlan uyu öte gecelerde büyü."

Türküyü kendi sesimle mırıldanmaya başladığımda uzandığı toprakta doğrulup yanına oturan bana baktı. Sanki bir şeyleri bulmuş gibi devam eden mırıltıma eşlik etti.

İkimiz birlikte söylemeye başladığımızda yavaşça koluna girdim, karanlıkta bile parlayan kahve gözleri beni seyrediyordu. Ayağa kalkması için küçük bir hamle yaptığımda benimle beraber kalktığı ve söylemeyi kesmediğim türküyle tepeden aşağı inmeye başladık.

O yolu nasıl geri döndük, aynı türküyü kaç kere tekrar söyledim bilmiyordum ama ayaklanan konaktakilerin şaşkın bakışları eşliğinde kaldığımız konağa doğru elimde Jêhat'ın eliyle yürüdüm. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde kimseyi umursamadan kapıyı bakanların suratına kapatıp üst katın merdivenlerine doğru yöneldim.

Ellerimiz bir anlığına ayrıldığı için sanki kaybolacakmış gibi elime sarılan adamla merdivenleri çıkıp odasına girdik. Onu yatağına götürdüm ve sesi artık daha durgun çıkan Jêhat sarıldığı örtüyle beraber gözlerini kapattı. Neden bilmiyorum ama o an sadece o uyuyana kadar saçlarını okşadım ve dakikalarca aynı şarkıyı tekrar tekrar söyledim.

Ben bir bilinmezin içinde o bilinmeze düşmüştüm. Artık kaçamıyor, o bilinmeze sürükleniyordum. Ve sorun şuydu ki, o bilinmeze deli gibi aşık olmuştum.

Ve yine o gecenin sabahında gözleri kan çanağı olmuş, yorgun ve mutsuz bir adam beklerken karşınıza gözleri hayat dolu bakan, oldukça coşkulu ve yaptığıyla övünen bir Deli Ağa ile karşılaşabilirsiniz.

Tam olarak gözüme sokar gibi elinde tuttuğu prezervatifi salladığı gibi.

"Zor oldu ama boşalmayı başardım. Eğer çocuk yapmamız gerekirse spermisid içermeyen prezervatif kullanabiliriz. Normalde bir kaç saate hepsi ölüyor ama.." cümlesine devam etmesine izin vermeden havada duran elini indirdim.

"Jêhat bu sabah delirmesek mi?"

Sanki yaptığını takdir etmemişim gibi suratı asıldı ve pes ederek elini aşağı indirdi.

"Ama ben bunun için kaç saat uğraştım."

"Bu yüzden mi çıplak ve kirlisin, yürü duşa giriyorsun" diye çıplak adamı omuzlarından iterek odanın kapısına doğru yürüttüm. "O elindekini de çöpe at lütfen." Tepki vermeden yürümeye devam etti, en azından artık sözümü dinliyordu.

Deli Ağa'nın Gelini (Bxİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin