-2-

245 27 0
                                    

Düzenlendi

 Odamdan çıkmamaya başlamıştım ve bu annemin tepkisini daha çok üzerime çekiyordu. Ancak, ne yapabilirdim ki? Şizofren olduğumu öğrenmiştim ve zaten pek iyi olmayan hayatım dibe batmıştı. Benden daha zor durumda insanlar olduğunu biliyordum ancak... Neyin gerçek neyin hayal olduğunu nasıl anlayacaktım ben?

Hayallerden nefret ediyordum.

Bana şizofren olduğumu açıklamaya çalışan o doktordan nefret ediyordum.

Gerçek olmayan Jessie'den nefret ediyordum.

Almak zorunda olduğum ilaçlardan nefret ediyordum.

Hissettiğim ağlama hissinden nefret ediyordum.

Uyku düzenim bozulmuştu ve aldığım ilaçlar yüzünden uykusuz kalıyordum. Enerjimin hiçbir zaman yerinde olmadığı gibi annem benden okula gitmemi bekliyordu. Okulumda, benimle dalga geçmeye hazır bir Jane olduğunu biliyordum. Bu iğrenç bir histi. Hastalığım yüzünden alay konusu olacağıma adım gibi emindim.

Dizlerimi kendime doğru çektim ve yatak başlığıma yaslandım. Gece lambasının aydınlattığı odama baktım. Renkler, fazla soluktu. Düşündüklerim bana huzur vermemeye başlamıştı. Oysa insanlar gerçeklerden kaçıp huzur bulmak için düşünmezler miydi? Şizofren olduğuma inanmıyordum ancak Jessie'nin varlığına da içten içe inanmadığımı fark etmiştim.

Ne zamana kadar devam edecekti bu dengesizlik? Sıkılmıştım.

Hızlı bir şekilde üzerimi değiştirdim ve evden sessizce çıktım. Hava karanlıktı, karanlıktan korkardım. Evimin çevresinde deniz olmadığı için sahil kenarına gidip huzur bulamıyordum. Benim huzuru bulduğum yer daha farklıydı. Ben soluk mavi denizi değil, yeşilin farklı tonlarındaki yaprakları seviyordum. Uzun ağaçları, onların gölgelerinde okunan kitapları ve yüksekteki ağacın altındaki büyük kayayı seviyordum.

Hiçbir şeyi düşünmeden adımlarımı ormana çevirdim. Evimize yarım saatlik yürüme mesafesindeydi. Hızlı ve büyük adımlarla karanlık yolda ilerlemeye başladım. Soğuk bir sonbahar günüydü, bu saatte dışarıda kimse olmazdı.

Ormanın girişine geldiğimde nefes nefeseydim. Soluğum ciğerlerimde takılı kalıyor, öksürüyordum. Karnımı tutarak öne doğru eğildim ve nefesimin düzene girmesini bekledim. Ardından başımı kaldırdığımda hesaba katmadığım bir şeyle karşılaştım.

Karanlık.

Her yer karanlıktı. Ormanın içine girmediğim için sevinirken geldiğim yönde daha hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Sokak lambalarının ışığı yetersizdi ve ben karanlıktan korkuyordum. Çevreme bakınmadan ilerlemeye devam ediyordum. Kendimi yola attığımda duyduğum fren sesiyle aniden durdum.

Gözlerim kararıyor, başım dönüyordu. Karanlık korkum fazla değildi ancak yaşadığım şok ile birleştiğinde hareketlerim kısıtlanmış, bilincim kapanmak için savaş açmıştı. Çevrem hala karanlıktı, bana neredeyse çarpmak üzere olan araba tam önümde dururken korkudan bedenimi yere bıraktım.

Omzum sert zeminle buluşurken gördüğüm son şey korkuyla açılmış bal rengi gözlerdi. Ürpermiştim.

...

Başım ağrıyordu, uyuşmuş gibiydim. Çok ağır bir uykudan uyandırılıyormuş gibi hissediyordum. Çikolatası elinden alınmış küçük bir kız çocuğunun hüznünü taşıyordum üzerimde. Son yaşadığım olaylar beynime akın ederken gözlerimi hızla açtım.

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin