-23-

57 11 0
                                    


Ellerim titremeye başlamıştı heyecandan, veya stresten. Ne olduğunu çözemiyordum, sadece bu his berbattı. Nefes alış-verişim zorlaşmıştı sanki. Tuttuğum kağıt, parmaklarımın arasından kayarak yere düştüğünde Robin muhtemelen yüzümdeki ifadeden ve bulunduğumuz durumdan dolayı eğilip kağıdı aldı ve okudu. İlk önce kaşlarını çatsa da hiçbir şeye anlam veremeyen Andre yüzünden yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirdi.

"Sanırım bir yanlış anlaşılma oldu. Dina, benim kuzenim. Yani senin de kuzeninin kuzeni oluyor. Dolaylı yoldan akraba sayılırsınız." dedi Robin gülümsemeye çalışarak. Bence durumu toparlayabilmişti. "Evet, kuzenim. Yani o gün, zor durumda kaldığı için kız arkadaşı olduğumu söylemişti." Andre aniden bize dönerek "Hangi zor durum?" diye sordu. Robin ile birbirimize bakıp yeniden Andre'ye döndük.

"Yakın bir zamanda annemi kaybetmiştim..."

"Dina'nın hastalığından dolayı..."

Aynı anda başladığımız cümleleri yarıda kesip yine birbirimize döndük. Gözlerimi kapatıp yutkunduktan sonra Andre'ye döndüm. Oldukça sakin bir şekilde bakıyordu. Robin bakışlarını yere indirirken ben, Andre'nin neden bu kadar sakin olduğunu çözmeye çalışıyordum. "Çünkü sen onun umrunda değilsin." dedi yine fısıltılar. "Çünkü henüz kardeşi olduğumu bilmiyor." dedim onları susturmak istercesine.

"Siz, beni aptal mı sanıyorsunuz? Ayrılmış olabilirsiniz ama kuzen olduğunuzla ilgili bir yalana başvurmanız gerekmiyordu. Bana söyleyebilirdiniz. Sanırım diğerlerinin haberi yok? Merak etmeyin bunu onlara söylemem." dedi gülümseyerek. Her şeyi yanlış anlamış olsa da, durumu kendi kendine mantıklı bir hale getirmişti. Her şeyi daha da batırmadığımız için memnundum. "Dina, biraz konuşabilir miyiz lütfen?" dedi Andre bana dönerek.

İlk önce bakışlarımı Robin'e çevirsem de sonradan küçük adımlarla Andre'nin yanına gittim.

"Kuzenimin kuzeni... Güzel yalan." dedi gülümserken. Kalbim birden hızlanmıştı. Cümleleri hafif alaycı bir tavırla söylemişti. Yoksa kardeşi olduğumu biliyor muydu? O gülümsediği için ben de zoraki bir şekilde gülümsedim. Ellerini cebinden çıkararak bileğimi tuttu. "Şimdi, beni iyi dinle. Bir kez daha tekrar etmeyeceğim. Bu davranışım her ne kadar kibarlık kurallarımın dışına çıkıyor olsa da canını yakmaktan çekinmem. Sen de onlardan biriysen eğer, şirketimizin içine kadar girdiğin için tutuklanırsın. Tabi, önce kendime göre cezanı veririm. Yerinde olsam Robin'in hayatından çıkardım." Kalp atışlarım hızlanmıştı, tek kelime edemiyordum. Onlardan biri de ne demekti? Beni açık açık tehtid mi etmişti yani? Ne için tutuklanacaktım? Neler oluyordu böyle?

Beni şaşkın bir şekilde orada bıraktıktan sonra gülümseyerek Robin'in yanına gitti.

Bu çok... karışıktı. İçinde bulunduğum durumu açıklayabilecek tek kelime buydu sanırım. Karışık. Olaylar karışıktı, hissettiklerim karışıktı. Yalnız hissediyordum en çok. En ağır basan buydu. Az önce her ne olduysa, beynim bunu algılamayı reddediyordu. Sadece kötü hissettirmişti. Kurcalamayacaktım. Çünkü kurcaladığım şeyler hep benim canımı yakmıştı. Karışıktı sadece. Çözülene kadar bekleyecektim, ama kesinlikle ben çözmeyecektim.

Andre gibi yüzüme istediğim zaman büyük bir gülümseme yerleştiremiyordum. Onun bu özelliğiyle bir şey öğrenmiştim. Abimin tebessümleri sahteydi. Zorla gülümsüyordu her seferinde. Bir gün onu gerçekten gülümsetebilmek isterdim. Adımlarımı zorlukla atarak Robin'in yanına gittim. Geldiğimi fark etmemişti bile. Andre ile hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Ne dediklerine dikkat etmemiştim. Dikkatimi henüz çekmişti.

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin