-31- FİNAL

36 7 0
                                    

 Genç kız gözyaşlarını silip oturduğu yerden yavaşça kalktı. Duyguları karmakarışıktı. Şizofren olduğunu öğrendiğinden beri tüm hayatı alt üst olmuş, elinde değer verdiği hiçbir şey kalmamıştı. Hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrenip hastalığını hiçe sayarak düşmüştü gerçeklerin peşine.

Bacakları titreyince çaresizlikle yeniden çöktü duvarın dibine. Gözlerinden firar eden bir damla arkasını da getirmişti. Hıçkırarak ağlamaya devam etti. Kimseye itiraf edemese de korkuyordu hastalığından. Kendisiyle yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu hissediyordu çoğu kez, kendiyle baş başa kalmaktan da korkuyordu.

İçinde birbirinden bağımsız ve farklı şeyleri düşünen iki insan varmış gibiydi. Birisi ona yaşamasının gereksiz olduğunu, sevdiği tüm insanlara zarar verdiğini haykırıyorken bir diğeri, sevdiği insanların onunla mutlu olduğunu savunuyordu. Genç kız, onlara İyi ve Kötü isimlerini takmıştı. İyi olan sesini fazla çıkaramıyordu. Kötü olan sürekli bağırıyordu içinde. Birbirleriyle kavga ediyorlardı.

Duyduğu seslerden de korkmuştu, etrafında gezinen cesetlerden de. Kimseye anlatamamıştı derdini. Kendine bile itiraf edemiyordu. Psikologunun duymak istediklerini söylüyordu ona, düşündüklerini değil.

Dina, gücünü bir kez daha toplayıp yeniden ayağa kalktı. Zihni yine bir savaş alanı gibiydi. İyi ve Kötü yine kavga ediyorlardı içinde. Çığlıklar yankılanıyordu kulaklarında. Aciz hissediyordu kendini. Doğru olanı yapmak için hangisini dinlemeliydi? Yoksa ikisi de mi yanlıştı?

Hastalığını kabul edemiyordu hiçbir zaman. Onunla yaşamak acı verici olurdu çünkü. Geçeceğini düşünüyordu, akıl hastanesine yatmadan bu işi bitirmek istiyordu. Yaşadıklarının doğruluğundan emin olmak istiyordu. Çoğunlukla aldığı ilaçlar yüzünden hareket etmek zor geliyordu ona. Kötü bir şey yapmaması için hareketlerini yavaşlatacak ilaçlar alıyordu.

Bunu bilmek de ona acı veriyordu. Arkadaşlarına zarar verebilme ihtimali vardı. İstemeden de olsa onlara e ufak bir zarar verse, vicdan azabından, üzüntüden ve pişmanlıktan ölürdü. Arkadaşlarına bağımlıydı çünkü, onların canını yakmaktansa uzakta kalmayı tercih ederdi.

Az önce yaslandığı duvardan destek alarak arkadaşlarının yanına ilerlemeye çalıştı. Saatlerdir ağlıyordu ve kimse nereye gittiğini de bilmiyordu. Telefonuna gelen mesajın Gary'den olduğunu anlamıştı. Gary, Andre'nin kardeşi sandığı kızı öldürmüştü. O, bir katildi.

Bu gerçek yüzüne bir tokat gibi çarpıyor, kızın ve Bully'nin ölümünden kendini sorumlu tutuyordu. Zihnindeki savaş devam ederken gözleri karardı bir anlığına. Parmaklarının altındaki duvarın pütürlü yüzeyini hissedemedi. Ardından da zemin çekildi ayaklarının altından.

Güçlü kollar bedenini yakaladığında bir anda gerçeğe dönmüş gibi irkildi. "Burada ne yapıyorsun?" Argos'un sesini nerede duysa tanırdı. Argos, Dina'ya olan duygularına uzun zaman önce bir isim vermişti. Onun gözünde Dünya'nın en güçlü kadınıydı Dina. Yaşadıklarının zorluğunu bildiği için ona bir şey söyleyememişti.

Argos uzun süre kızın gözlerine baktı. Ağlamaktan şişmişti ve kızarmıştı. Bu görüntü kalbinin sızlamasına neden oldu. Bir anlığına, sadece bir anlığına empati yapıyordu ve gitme isteğiyle dolup taşıyordu. Dina'nın yerinde olsaydı eğer kesinlikle her şeyden uzaklaşırdı.

"İyi misin?" diye sordu endişeyle. Dina kafasını olumlu anlamda sallayınca rahatladığını hissetti.

"Herkes seni arıyordu. Çok endişelendik. Andre'ye ulaşamıyoruz fakat merak etmen gerekmiyor. Eminim ne yapacağını biliyordur."

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin