-27-

41 8 0
                                    

Yapılan birkaç yorum, en azından final yaptıktan sonra hikayeyi düzenlemem yönündeydi. Ben de öyle yapacağım sanırım. Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkürler! Bölümleri de daha uzun yazmaya karar verdim. Umarım hikayeyi istediğim şekilde yazabilirim. Sizi seviyorum! ^^

Soğuktu.

Çok fazla soğuktu.

Suyu hissetmiyordum, her taraf uçsuz bucaksız bir laciverte bürünmüştü. Suyun altından gökyüzündeki şimşeklerin ışığı parıldıyordu. Çırpınmıyordum. Kendimi tamamen suya bırakmıştım. Dudaklarımdan çıkan kabarcıkların, suda dağılmış saçlarımın arasından süzülüşünü izledim keyifle.

Hayatımda ilk defa bu kadar sakindim, huzurluydum. Hiçbir ses yoktu. Hiçbir şeye temas etmiyordum. Düşünmekti tek yaptığım. Ciğerlerimdeki hava tükendiğinde dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim. Gözlerimi huzurla kapattım.

Ölmek güzel bir his miydi acaba? Annem ölürken acı çekmiş miydi? Canı yanmış mıydı benim yüzümden? Annemin mavi gözlerinin boş bakışları aklıma gelince hemen gözlerimi açtım. Lacivertlik yer yer görünüyordu, bazen yerini karanlığa bırakıyordu. Karanlık annemi aldığı gibi beni de alacaktı.

Ciğerlerim daha fazla havasızlığa dayanamayınca istemsizce suyu ciğerlerime gönderdim. Tarifi imkansız bir yanma hissi baş göstermişti. Halsizleştiğimi hissediyordum. Hareket etmek zor geliyordu. Dizlerimi kendime doğru çektim güçlükle. 

Gözlerimin önüne önce annem ve babam geldi. Annem simsiyah bir elbise içindeydi. Olduğu taraf karanlıktı. Yüzü solgundu, tıpkı babamınki gibi. Babamın gözlerinin altında morlular vardı. Kaşlarımı çattım. 

Bakışlarımı başka bir yöne çevirdiğimde Andre'yi gördüm. Kafasına çekiçle vurulmuş gibiydi, kanları suya dağılıyordu. Beyninin bir kısmı görülüyordu ve başını hafifçe bir tarafa yatırmıştı. Zaten çatılmış olan kaşlarım daha bir çatıldı onu böyle görünce. Gözlerimi başka bir noktaya odakladım. Görmek istemiyordum. Onları görmek istemiyordum.

Bu kez gözlerimin önünde Ralph, Robin, Jane, Monica ve Carlos vardı. Carlos'un yüzü tam olarak seçilemiyordu, birisi özellikle yüzüne bıçakla şekiller çizmiş gibiydi. Monica ve Jane ise daha kötü durumdaydı. Monica'nın kıvırcık saçları etrafa dağılmış, gözleri kanlanmıştı. Yanakları içeriye doğru göçmüş gibiydi. Jane'in yüzü ise çok fazla solgundu. Neredeyse beyaz diyebilirdim. Robin'e çevirdim gözlerimi. Yeşil gözlerinin çevresi kırmızılaşmıştı. Fazla korkunç görünüyordu hepsi. Korkarak Ralph'e çevirdim gözlerimi. Açık kahverengi olan kıvırcık saçlarının rengi koyulaştı, kırmızı bir sıvı suda süzülmeye başlamıştı. Aşağıya dönük olan sarı gözleri birden gözlerime odaklanınca irkildim. Kalbim hızlanmaya başlamıştı.

Her biri teker teker silikleşirken Argos'u gördüm. İyice halsizleşmiştim, Gözlerim kapanmak üzereydi. Yanma hissi geçmişti ve vücudum gevşemeye başlamıştı. Argos'ta herhangi bir yara veya kan yoktu. Bana doğru geliyordu. Düşünme yetkimi kaybetmiş gibiydim. Argos'un güçlü kolları etrafımı sardığında hissettiğim güven duygusu ile gülümsedim.

***

Sesler, çevremi sarmıştı. Soluk borumdan ciğerlerime doğru her nefes alışımda büyük bir yanma hissi duyuyordum. Acı o kadar büyüktü ki, her hücremde hissedebiliyordum. Parmak ucumdan saç tellerime kadar her yerim uyuşmuş gibiydi. Düşündükçe beynim ağırlaşıyordu sanki. Göz kapaklarımı açmaya çalıştım fakat kirpiğim bile hareket etmemişti. Güçlükle kaşlarımı çattım. Başımdaki ağrı ani bir şekilde artınca ağzımdan ufak bir inleme döküldü.

"Uyanıyor!"

Gözlerimi açtığımda bir hastanede olduğumu fark ettim. Duygularım iç içe geçmiş gibiydi. Ben... Ben gerçekten intihar mı etmiştim? Ölmek isteyecek kadar kötü müydü durumum?

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin