-18-

56 14 0
                                    

RALPH'İN AĞZINDAN

Monica'nın kapımı yumruklamasıyla uyandım. Monica ne kadar çok bağırıyordu böyle? Tüm kızlar böyle mi? Yani, kim bir insanı sabahın köründe uykusundan uyandırır ki? Hem de kapıyı yumruklayarak? Yavaşça yataktan kalktıktan sonra kapıyı açtım. Hızlı ve telaşlı bir şeyler anlatmaya başladı. O kadar çok uykum vardı ki, ne dediğiyle ilgilenmemiş, önemsememiştim bile. Gözlerim benden bağımsız bir şekilde kapanırken omzumda hissettiğim acıyla inledim. Nasıl bir gücü vardı bu kızın? Gözlerimi açıp karşımda Carlos'u da görünce hafif bir endişe sardı bedenimi.

"Dina yok diyorum Ralph. Hiçbir yerde yok. Nereye gidebilir? Bir şey olduysa? Ya şu mesaj atan kişi, onunla buluşmak istediyse?" Monica'nın sitem dolu sesiyle gözlerim kocaman açılırken endişe büyük bir hızda bedenime yayılmıştı. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Başına bir şey geldiyse?

"Bence biraz sakin olmalıyız. Yürüyüşe çıkmış olabilir." Ne diyordum ben? "Bir not bırakmış olabilir, bizi aramış olabilir."

"Ralph, telefonu kapalı."

"Belki, şarjı bitmiştir." Bunları ben mi söylüyordum?

"Ben Dina'yı aramaya gidiyorum. Buradaki hiçbir yeri bilmiyoruz. Kendi başına yürüyüşe çıkmış olması imakansız." Ceketini giyen Argos'a döndüğümde içimi birden büyük bir öfke kapladı. Elim ceketime giderken, gözlerimi Argos'tan ayırmamıştım. O da bana bakıyordu. Gri gözlerinin rengi açılmış, göz bebekleri büyümüştü. Dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. Kızgın bir boğayı andırıyordu. Onunla tanıştığımızdan beri böyleydi.

Yarım saat sonra nasıl olduysa iki kişilik gruplara ayrılmış Dina'yı bulmaya çalışıyorduk. Jane ve Robin, Argos ve Monica, Carlos ve ben üç tane grup oluşturuyorduk. Carlos'un önerisi üzerine yürüyerek aramaya çıkmıştık çünkü Dina da muhtemelen yürüyordu. Ne hissettiğimi anlayamıyordum. Merak duygusu içimde bir yerlerde gizlenmişti sanki. Öfke onu arkasına almıştı. Dina, nasıl bu kadar düşüncesiz olabilirdi? Bize nasıl haber vermeden gidebilirdi? Biz ona yardım etmek için uğraşırken, bizi nasıl meraklandırabilirdi?

"Dostum, biraz rahatlar mısın? Eminim ilk kez yalnız dışarı çıkmıyordur." Carlos'un sarf ettiği kelimelerden sadece bir tanesine odaklanmıştım: yalnız. Yalnız olduğunu anımsadığımda daha çok kızdım. Ona değildi bu sefer kızgınlığım. Kendimeydi. Neden yalnız bırakmıştım ki sanki onu?

Carlos'un durduğunu fark ettiğimde ben de durdum. Arkamı döndüğümde Carlos ağzı açılmış bir şekilde karşıdaki bir noktaya bakıyordu. Mavi gözleri irileşmişti. Onun bu hali biraz komik göründüğünden gülme isteğimi bastırmak için dudaklarımı ısırdım. Arkamdaki boş sokağa bakıyordu. Baktığı yerde hiçbir şey yoktu. "Carlos, iyi misin?"

Başını aşağı eğip ağzını kapattı. "Ralph..." Yutkundu. Elini saçlarının arasından geçirirken bir şeyi yeni fark etmiş gibiydi. "..buraya ne için geldik biz?"

Sorusuna birçok şekilde cevap verebilirdim. Ucu açık bir soruydu. "Dina'yı aramak için." dedim sorar gibi.

Derin bir nefes aldıktan sonra "Hayır. Yani..." Nefesini verdi. Hareketlerinden bir anlam çıkarmaya çalışıyordum ancak bu pek mümkün olmuyordu. "Lisa'yı bulmak istediğimiz adreslerden ilki burada olduğu için geldik." dedi bir şeyleri anlamamı bekleyerek.

"Carlos, Dina'nın ikinci adrese gittiğini mi düşünüyorsun?" diye sordum bu kez. Gerçekten kızmaya başlamıştım. Zaman kaybediyorduk.

"Dostum, hayır. Bu kadar aptal olduğuna inanamıyorum. Dina'nın Lisa ile konuşmak için gitmiş olabileceğini söylüyorum." Carlos, az önce bana aptal mı demişti? Düşüncesi mantıklı olmasaydı ona kızabilirdim ama şu an Dina'yı bulmamız gerekiyordu. Omzuna hafifçe vurduktan sonra "Gidelim." dedim. Hızlı ve büyük adımlarla Lisa'nın evine yürümeye başladık. Evi zaten yakınımızdaydı. On beş dakika içinde varmıştık.

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin