-30-

26 7 0
                                    

 "Andre, kardeşin olan kişi aslında benim. Tanımadığın ve seni kandırmış olan bir kız için üzülmene hatta bu şekilde sinirlenmene hiç gerek yok!"

Gülerek söylediğim sözlerimin üzerine herkes bana 'ben aslında bir uzaylıyım!' demişim gibi baktı. Bu işi uzatmak istememiştim ve hemen söylemiştim. Üstelik önceden yaptığım birkaç araştırmaya göre bazı uzmanlar şok etkisinin en iyisi olduğunu söylüyordu.

"Ne!" Andre'nin fısıldamasıyla gözlerim ona kaydı. Ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Duygularını anlayabiliyordum, ben de maraton koşmuş gibiydim. Kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atıyordu. Yine de daha fazla dayanamazdım. Hem eninde sonunda öğrenecekti değil mi?

"Diyorum ki.." Sesimin yumuşak çıkacağına emin olduktan sonra kelimeleri tek tek söylemeye başladım. "Ben... senin..." ağzıma kapanan elle yaptığım şeyin farkına vardım. Andre iyi gözükmüyordu! Ama yine de bunu söylediğime pişman değildim. Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum.

Ellerin Robin'e ait olduğunu gördüğümde ellerini çekerek Andre'ye döndüm. "Robin de benim kuzenim. Çünkü senin kuzenin. Hatta biliyor musun, annen benim de annem!"

Derin bir nefes aldım ve arkadaşlarıma döndüm. Argos ve Ralph hariç hepsi bana ağzı açık bakıyordu. "Dışarı çıkabilir misiniz?" dedim onlara. Argos ve Ralph'e dönüp "İkiniz hariç. Andre'ye bir şey olursa ambulans çağırabilecek birilerinin olması gerek." dedim. Bu halime alışmışlardı. Muhtemelen onlar da bu yaptığımın en iyisi olduğunu düşünüyorlardı.

"O kadar aradın, sonunda buldun, bu kadar bekledin ve en olmayacak zamanda söyledin. Şimdi kalp krizinden küt diye giderse ne yapacaksın?"

Ralph'in sorusuyla düşünüyormuş gibi yaptım. Ve ardından cevap verdim. "Gidip getireceğim."

Argos, elini omzuma koyunca Ralph de diğer omzuma elini koydu. İkisine de aynı anda sarılıp "Ölmemesini umuyorum." dedim.

"Ölmeye niyeti yok ki bunun. Kalktı buraya geliyor kızgın boğa misali. Yani git doya doya yaşa şaşkınlığını. Ne diye bizim grup sarılmamızı bölüyorsun ki?" Ralph'in sözlerinin üzerine gözlerimi devirip Andre'ye döndüm. Argos da Ralph'i çekiştirmeye başlamıştı. "Argos, patlamış mısır alabilir misin bana?"

"Annem ve babam öldüğünde çok üzülmüştüm." Andre'nin gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. "Gerçekten çok üzülmüştüm. Bir kardeşim olduğunu öğrendiğimde onlardan kalan son şey olduğu için onu aradım. Birçok kişiyle görüştüm. O kadar zor şeyler yaşamıştı ki benim minik kardeşim..." Gözünden firar eden bir damla yanağından aşağı süzülürken benim de gözlerim dolmuştu.

"Yaşadığı her şeyin acısını kalbimde hissettim. Hiçbir kötü anısında yanında olamamıştım, destek olamamıştım. Annesi sandığı bir kadının ölümüne şahit olmuş, büyük bir hastalıkla mücadele ediyordu. Birkaç ay önce bir kızı kardeşim sanmıştım, doğru. Çok geçmeden anlattıklarıyla kardeşim olmadığını anlamıştım zaten. Fakat kardeşim gibi görmüştüm onu. Çünkü..." Gözyaşları artmaya başlamıştı. Ben de ondan farksız sayılmazdım. "Çünkü kardeşimi hiç bulamayacağımı, hiçbir zaman yanında olamayacağımı, hiç sarılamayacağımı düşünmüştüm. İlk tanıştığımızda şüphelenmiştim senden. Bu saç rengi nadir görülür çünkü. Yaşın da tutuyordu. Sadece, boş yere umutlandırmak istemedim kendimi. Seni üzdüğümün farkındaydım fakat bu şekilde kendime ceza veriyordum. Üzgünüm." Sözleri bittiğinde kalbimdeki sızı arttı. Aile özlemi sarmıştı içimi.

Ailem hiçbir zaman bana kötü davranmamıştı, gerçek ailem olmasalar bile. Fakat hiçbir zaman da sevdiklerini hissettirmemişlerdi. Yine de kendi çocukları gibi gördüklerini biliyordum. Gerçek ailem ise benim yüzümden kendi evlerini yakmışlardı, beni bulamadıkları için. Derin bir nefes aldım ve buruk bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Ardından kendimi tutamayıp sarıldım abimin karşımdaki bedenine. Kollarını bana dolarken daha sıkı sarıldım. Ailemden birini bulmuşken, bana değer vereceğini hissetmişken... onu asla bırakmazdım.

Gerçeğin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin