~2~

2.3K 155 54
                                    

~

Gözlerimle iki saattir gözlerine baktığım Justin, yani herhalde Justin'dir, ağzını aralayıp konuştu.

"Ne bekliyorsun kapıda 5 saattir? Geçiceksen geç." şaşkınlıkla eve adımımı attım.

Pattie'den 6 dakika boyunca ses çıkmayınca en sonunda patlak verip konuştum. "Pattie, o nerde?" diye bir ses çıktı ağzımdan.

"Odasında, nerde olmasını bekliyordun?" diyince "Baştan söyleseydiniz Justin bey, sizinle vakit öldürüyorum burada." diyip merdivenlere yöneldim.

Arkamdan koşup kolumu tuttu ve kendine döndürdü. "Hey, bir dakika. Sen, sen benim adımı nereden biliyorsun?" dedi. "Saçma sapan sessizliğinle 6 dakikamı öldürdüm şimdi de boş konuşmalarınla bir iki katını daha öldüremem. O elini kolumdan çek bir, bana da bulaşma iki." diye uyarmamı yapıp yukarı çıktım.

Kapı'nın ardından ağlama sesleri geliyordu. Tahmin etmeliydim, o pislik Justin'i Jeremy göndermiş olmalıydı. Peki ya şimdi nolucak?

Kapı'yı ne olur ne olmaz diye çalıp, cevap vermesine fırsat vermeden odaya hucüm ettim, etmemle Pattie'ye sarılmam bir oldu.

"Neden ağlıyorsun? Sevinmen gerekmez miydi? Daha dün umutlanmıştın, noldu? Yoksa canını mı yaktı Pattie?" dedim ellerini tutarak.

"Selena, bana sarılmadı bile." derken yaşlar gözlerinden akıyordu. Yine ve yine.

"2 tane arkadaşını takmış peşine. Yoldan geçiyordum, bi uğrayayım bari sana da Pattie dedi." diyince gözlerim faltaşı gibi ortaya çıktı.

"Nasıl böyle bir şey der? Sen onun annesisin." dedim. "Justin, benim yanımda kalsa böyle olur muydu Selena. O lanet adam olmayan Jeremy çocuğumu zorla elimden aldı. Justin bunları bilmiyor ama, hiçbir şeyden haberi yok. Onun neyi bildiği hakkında da hiçbir fikrim yok Selena. Kimseye anlatmıyor."

"Anlatsa anlarım." dedi. "Ben, ben onun annesiyim. O erkek kaşarı kim bilir oğlumun kafasına neler soktu?"

"Ağlamayı kes Pattie. Ağlayarak Justin'i geri kazanamassın. Savaş. Ona ne anlattığını ondan öğrenmek için ona doğruyu anlat hemde hemen. Yumuşayacaktır. Ben de elimden geleni yapacağım." dedim.

"O yemeğe gideceğiz. Justin'e söylerim orada her şeyi." diyip aynada kendine baktı. "Makyajımı tazeleyip geliyorum." dediğinde aşağı indim.

Justin biriyle konuşuyordu beni görmedi ve rahatça konuşmasına devam etti. "Ne ama Nick beni yalnız bırakmayacaktın. Ryan bana daha yakın biliyorum ama hani grup dağılmayacaktı?" dedi.

"Tamam, bugün bir olay olursa Ryan'a söyle telefonu açık olsun sen de işlerini çabuk bitiriyorsun." diyip kapattı.

Arkasını dönünce beni gördü. Gözlerini devirip koltuğa yayılıp kumandayla kanalları değiştirmeye başladı.

"Hey Justin. Hazırlansan iyi olur." dedim. "Nereye be?" diye tersledi. "Justin. Yeter artık ona kötü davranmayı bırak." diyen Pattie'ye döndüm.

Justin güldü ve "10 dakika önce tersledim 1 aşağı indi tersledim 2. Sus Biyolojik anne." dedi.

"Hazırlan yemeğe gidiyoruz." diyince Justin bize resmen sövüp telefon görüşmesi yaptı sonra da Pattie'yle ben Justin'de tek arabayla restoran'a gittik. Rezervasyon yaptığımız yere Taylor çoktan oturmuştu. Justin'in bir şeyler mırıldandığını duydum ama umursamayıp yanına oturdum.

"Başka yer bulamadın mı?" dedi. "Daha yarım saat olmadı bir terslemeleriniz bitmedi Justin Bey." dedim. "Bana 'Bey.' demekten vazgeç seni küçük sürt-"

"Küçük sürten kedi." diyip düzeltti Pattie. Sinirle ayağa kalkıp tuvalete gittim. "Resmen sürtük dedi ya. Bana?" diyip kendi kendime sinirlendikten sonra masaya geri döndüm.

Bacaklarıma gözü kayan Justin'in ayağına basıp ceketimi bacaklarıma örttüm.

Taylor'un yanına oturan adam'a bakarken Justin gülümseyip "En yakın arkadaşım Ryan." diyip sırıttı.

"Sırıtmanda ki anlam nedir?" diyen Taylor'a beş parmak çakıp Justin'e baktım. Gözlerini devirmişti yine.

"Ben Ryan Butler." dedi. "Tamam." diyince Taylor kıkırdadım. "Kendisi de Taylor Swift." dedim. "Çok iyi anlaşacaksınız." diyip kahkaha attım.

"Justin, baban sana ne anlattı bilmiyorum ama hepsi yalan dolan şeyler." dedi Pattie boğazını temizleyip.

"Neden bahsediyosun sen? Daha ne anlattığını bile bilmeden konuşuyosun." diye öfkelendi Justin.

"Çünkü baban hayatı boyunca yalan söyledi sana mı dürüst olucaktı?" dedi Pattie.

"Ama bu ikinizden de nefret ettiğim olayını değiştirmeyecek döl israfı." dedi Justin.

"Yeter artık Justin. Sen kendini bir bok sanıyorsun. Annen seni güya terk etti gitti zannediyorsun değil mi? Hiçbir şeyi bilmiyorsun." diye bağırdım.

"Sakin ol." dedi Pattie. "Bilmem gereken neler acaba?" dedi. "Söyleyin o zaman." diyip kükredi.

"Sende anlat o zaman." diye Pattie ona kükreyerek karşılık verdi. Justin on bininci kez beni sinirlendirmeyi başarıp gözlerini devirdi.

"Çöpsün Justin. Çakmakla yaksak seni, 2 dakika içinde kül olursun. Güçlü değilsin." dedim. "Ruhen." diyip cümlemi bitirdim.

"Yani normalde güçlü olduğumu kabul ediyorsun." diyip sırıttı. "Ne dediğimi dinlemedin mi sen?" dedim. "Tamam, tamam. Bugünlük bu kadar aksiyon bence yeter. Hadi eve gidiyoruz Tanrıça.Bugün bizde kalıyorsun." diyip elimi tuttu ve arabasına götürdü. Elimi çekip ceketimi giydim ve onun arabasına bindik. Arabamı eve getirmelerini istemeyi de unutmadım tabi.

~~~~~~~~

Justin'le didişmekle meşguldük. "Çekil önümden Drew. Seninle işim yok benim." diye bağırdım.

"Ya sap sakin bir hayatım vardı benim boktan olsada sakindi 2 gün olmadan kavga gürültüye bulandı." dedim isyan ederek.

"Hayatın boktan ya da güzel umrumda değil. Kimsin sen? Bana bir yerden tanıdık geliyorsun ama. Yoksa sen biyolojik annemin çocuğu musun?" diyince güldüm.

"Tanıdık geldiğim doğrudur." dedim. "Tanışalım mı ne dersin?" dedim ve elimi uzattım. Bana şaşkınca elini uzattı.

"Adın ne?" dedi. "Marie." dedim o zamanı hatırlayarak. "Memnun oldum." dedi gözlerini kırpıştırarak.

"Ben hiç memnun olmadım. Hatırladın mı o küçük Marie'yi. Sende küçük, günahsız bir melektin Justin. O adam hayatını mahvetti bunu gözlerinden okuyabiliyorum." dediğimde güldü.

"Benim.Ne.Yaşadığımı.O.Ve.Benden.Başka.Kimse.Bilemez.de.Anlayamaz.da. Kes sesini sürtük."dedi.

"Daha nerede ne konuşulabileceğini bile öğrenememişsin. Ben o bahsini geçirdiğin kızlarla bir değilim. Bana hakaret etmeyi bırak benimle diyaloğa girme samimiyetini nerden bulduğunu da çok merak ediyorum. Ben  buralardaydım her zaman, seneler sonra ortaya çıkan saçma sapan tozlu bir kitaptan farkın yok. Kitabı açıp tozlarından öksüreceğime, kapalı tutar ve dokunmayı bırak rafa bile koymam seni. Herkes geldiği yeri bilsin, bundan sonra öyle muhattap olsun benimle." diyip masadan kalktım.

Asla gelemediğim saygısız ve patavatsız tavırlar. Ben gördüm, ben yaşadım neredeyse o kadının yaşadıklarını. Yeri geldi oğlun için ağlama diye yalvardım, bunun çıkacağını bilseydim, ağlama demeyi bırak onun için ağzımı dahi yormazdım.

"Selena, dur." dedi. Bir de peşimden mi geliyordu? Sabahtan beri akıl almaz tavırlarıyla yeterince daralmıştım zaten. Sakinliğimi korumalıydım hem ayrıca adımı nereden biliyordu?

"Adımı nerden biliyorsun?" dedim. Afalladı sonra "Annemden duymuştum ne?" dedi. "Tamam. Ne diyeceksin?" dedim.

"Özür dilerim."

~

~ Sen ve Ben ~ (Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin