>>Bölüm 24 ( ÇERÇEVE)<<

132K 7.5K 1.5K
                                    

Bedirhan amca oğluyla bu konuyu gerçekten konuşmuşsa benim sözümü ciddiye almış olmalıydı. Ben o sözü çok da düşünerek söylememiştim. Altuğ'a tekrar baktığımda bir an onun iyi olmasını düşünürken bir anda söylediği sözler yüzünden sinirlerimi bozuyordu.

" İzel. Seninle uğraşmak güzel ama senden gerçekten özür diliyorum. Biliyorum böyle şeylerden nefret ediyorsun. Benim de sana dokunmamam gerekirdi..."

Altuğ bu sefer adam akıllı konuşmaya başlamıştı.Elimdeki havluyu kaza çıkarmadan bir yere bıraktım. Ayaklarımda dolanan Haylaz'ı kucağıma alıp Altuğ ile göz göze gelmemek için Haylaz'la uğraşmaya başladım. İçeride uzun bir sessizlik oluşmuştu. Onun bana saygı duyması hoşuma gitmişti. Gerçekten beni tanıyordu. Bana bağırdığı sözlerin şimdi şimdi farkına varıyordum. Beni unutamıyordu. Beni sevmediğine kendini ikna edememiş olmalıydı. Bana katlanmak zor değil miydi? Bilmiyorum bazı şeyleri ilk yaşadığım için heyecanlansam da kendimi değiştiremezdim. Değiştiremiyordum. Altuğ hoş çocuktu ama daha ilerisine gidemezdim.

" Benim gibi birini sevdiğin için teşekkür ederim ve ben sana karşılık vermediğim için de özür dilerim. Yapamam yani..."

Yatağın üstünden kıpırdanma sesleri geldi. Başımı kaldırıp Altuğ'a baktığımda başını iyice yastığa gömmüş yüzünde hafif bir tebessümle bana bakıyodu.

" Önemli değil İzel. Ben senden bu yüzden hoşlandım. Benim gibi  her erkeğe karşılık verseydin zaten sen sen olamazdın. Sen doğru olanı yapıyorsun ve ben kalbime söz geçiremiyorum o kadar. Saçma tepkiler verebiliyorum."

Altuğ'un huysuz yanlarını görsem de şuan kalbime o tatlı dilini uzatmıştı içim huzurla dolmuştu. Farklı görünüyordu. Bambaşka biri. Bakışları anlamlıydı. Örtüsünü üstüne çekerken gözlerini gözlerimden kaçırıp tavana dikti. Neşesi kaçmış yumruklarını sıktığını görebiliyordum. Elimde Haylaz'ı havaya kaldırıp onun yüzüne baktım.

" Haylaz! Altuğ abinin saçma hareketlerinden beni artık sen koruyacaksın. Seni korumam ilan ediyorum. Bana yaklaşırsa onu ısırıyorsun. Hatta parçala."

Altuğ'u neşelendirmek istemiştim. Bir yandan ona bakarken o bana doğru başını çevirmişti. Hala gözleri hüzünle doluydu. Derin bir iç çektim. Bu sevgiyi boşa atmak istemiyordum. İçimdeki ses Altuğ'un doğru kişi olduğunu söylüyordu. Yere oturup bağdaş kurduğumda Haylaz etrafımda koşuşturuken benim ilgimi çekmeye çalışıyor bir yandan kendini sevdiriyordu.

" Altuğ..."

Haylaz bağdaş kurduğum bacaklarımın üstüne çıkarken başımı tekrar ona çevirdim.

" Şey ben... Seninle sevgili olamam ama eğer yanımda olmaya devam edersen..."

Ağzımın içi kurumuştu. Böyle bir şeyi ona nasıl söyleyebilirdim ki? Eğer ben İzel'sem açık açık konuşabilme kabiliyetimi kullanmalıydım. Sorun şuydu ki ağzımdan çıkan her söz önemli bir anlaşma niteliği gibi değerli olacaktı. Gözlerimi kütüphaneye doğru çevirdim.

" Yani şey ben... sen beni sevmeye devam edersen.."

Bu aptalca konuşma şekli de neydi böyle? Kendimi toparlasam iyi olacaktı. Bu konuşmaya bir nokta koyabilmek için biraz daha cesaret gerekiyordu. O anki cesaretimi Haylaz'ın bana bir kaç kere havlamasıyla bulmuştum.

" Yani biz diye bir şey neden olmasın? Olabilir. Ne diyorum ben ... Yani demeye çalıştığım şey..."

Cesaretle başımı çevirip Altuğ'a doğru baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu görünce şaşırdım.

" Uyuyor musun?"

Ona seslendiğimde ses çıkmamıştı. Merakla kaşlarımı kaldırdım. Oyun mu yapıyordu acaba?

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin