>>Bölüm 36 ( GÜNAH KEÇİSİ)<<

102K 6.9K 1.3K
                                    

Altuğ'un son anda omzundan tutup çekebildiğimde kamyon aniden fren yapmış ve bir çarpma sesi gelmişti. O anda yağmur bir anda bastırmış saniyeler içinde bizi sırılsıklam etmişti. Altuğ'un başı kamyonun ön tarafına doğru dönük olduğu yerde donup kalmıştı. Kalbim korkuyla çarparken ellerim tir  tir titriyordu. Yağmur suyuna karışmış yoldan akan kanları görünce ne olduğunu anlamadan kamyonun önüne bakmak için zorla bir iki adım yürüdüm.

Yerde kanlar içinde yatan Barkın'ı gördüğümde bir anda elim ayağım boşalmış olduğum yerde donup kalmıştım. Kamyon şoförünün bağırışıyla biraz kendime geldim.

" Onu neden önüme ittirdin çocuk! Ne yaptın! Ne yaptın! Hemen ambulansı aramam gerekiyor."

Altuğ başını yavaşça eğip ellerine doğru bakmış elleri zangır zangır titriyordu. Ağzından zorla çıkan fısıldamasından  ne dediği anlaşılmıyordu. Bir daha konuşunca onu biraz işitebildim.

" Bana birisi çarptı ve bende ona çarptım... Ben görmedim."

Altuğ kendi kendine sayıklarken ağlamamak için kendimi zor tutmuştum ama yağmurla birlikte gözlerimden dökülen yaşları durdurmayı başaramamıştım.

" Çocukta hiçbir yaşam belirtisi yok! Polise hesap vereceksin! Senin ittirdiğini gördüm! Bir cana nasıl kıydın! Onu nasıl ittirirsin!"

Kamyon şoförünün Altuğ'u suçlayıcı bağırışları beni iyice korkutmuş bir iki adım geri gitmiştim. Dengemi kuramıyor bir sağ bir sola yalpalanıyordum.

" İzel burdan git."

Altuğ'un kısık sesini işittim. Gözlerim tekrar Barkın'ın ölü bedenine kayınca bir anda güçsüz bir şekilde dizlerimin üstüne çöktüm.

" O gerçekten öldü mü..."

Boğazımda takılan bir şey vardı ve beni boğuyordu. Bu görüntü kanımı donduracak kadar ürkütücüydü. Bir ipi boynuma geçirmişler tüm güçleriyle çekiyorlarmış gibi boğazımdaki baskı yüzünden nefes alamıyordum.

" İzel git!"

Gök gürlemesiyle birlikte Altuğ'un sesi birleşmiş öfkeli bir canavardan daha sarsıcı bir ses kulaklarımda çınlamıştı. Altuğ başını yavaşça bana döndürmüş yüzünden süzülen yağmur damlacıkları ve yüzündeki bembeyaz ifadeyle bana bakıyordu. Ani bir hareketle yanıma gelip beni hızla ayağı kaldırdı. Beni tutarken canımı acıtmıştı.

" Git dedim sana!"

Altuğ bana öfkeyle bağırırken onun gözlerindeki tarif edemediğim bakışlarla birlikte ona karşılık verememiştim. Beni sertçe diğer tarafa ittiriyordu.

" Koş! Git!"

Ya o ne olacaktı? Neden gidecektim? Ayaklarımda derman kalmamıştı.Nasıl gidecektim? Altuğ eliyle gözyaşlarını silip gürleyen sesiyle yine bana bağırdı.

" İzel ! Kaybol!"

Beni ittirmeye devam ederken kendimi toparlamaya çalışıp diğer tarafa doğru yalpalayarak yürümeye başlamıştım. Başımı arkaya çevirip omuzumun üstünden Altuğ'a baktığımda Altuğ'un bana doğru bakan boş bakışlarını gördüm. Gözyaşlarım durmak bilmeden akıyordu. Gidebildiğim kadar gittikten sonra uzaktan polis ve ambulans sirenleri duydum. Başımda bu sesler bir uğultu gibi duyuluyordu. Yere çarpan yağmur damlaları bir gök gürültüsü gibi kulağımı tırmalıyordu. Nefes alamıyordum. Bir otobüs durağına geldiğimde boş olan banka kendimi attım.

Saçlarımdan akan yağmur suları kucağıma damlarken içimi çeke çeke ağlamaya devam ettim. Onun yanında olmalıydım ama ayakta duracak gücüm kalmamıştı. Barkın ölmüş müydü? Yatan vücudu ve paramparça olmuş yüzü tekrar gözümün önüne gelince midem havaya kalktı ve öğürdüm. Biraz eğilip olduğum yere kusarken ellerim titriyor soğuk rüzgar estikçe sırtımın arkasından bir bıçak saplanıyordu.

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin