>>Bölüm 31 ( YAZAR HEDİYESİ:)<<

117K 7.5K 846
                                    

Keyifli okumalar canlarım:) Benden size gelsin:)

Kapalı spor salonuna kadar Altuğ ile sürüklenmiştim. Altuğ beni geri de bırakıp sıraya Barış'ın yanına giderken dağılan saçlarımı yavaşça düzelttim.

" İzel.. sizi arıyordum."

Semra'ya baktığımda kapıdan girmiş bana doğru geliyordu. Eşofmanı bu aralar ona bol gelmeye başlamıştı. Semra eskisinden daha zayıf görünüyordu.

" Buradayım. Bu arada sana haber vermem gereken bir şey var."

Ona doğru dönerken kollarımı hafifçe yukarıya sıvadım. Semra bana pür dikkat kesilmiş ne söyleyeceğimi merakla beklerken kafasına birden voleybol topu gelince başımı hızla topun geldiği yere çevirdim. Yonca ve arkadaşı kıkır kıkır gülerken Yonca masum bir ifadeyle Semra'ya baktı.

" Ay çok pardon. Bir yerine mi geldi şekerim."

Semra tam bir adım atmıştı ki Nazlı hoca içeriye bağırarak girdi.

" Herkes yerlerine! Zil çaldı siz hala sıra olmamışsınız! Bu ne rahatlık böyle!"

Semra gözlerini hala Yonca'dan ayırmamıştı.

" Yemin ediyorum bu kızı köşede kıstırıp ölesiye dövmezsem benim adımda Semra değil. "

Semra'nın bakışları o kadar sert ve öfke doluydu ki bir dağı bile parçalayabilirdi. Şuan da onun düşmanı olmak istemezdim.

" Bir elde Barkın'a atsan iyi olurdu aslında."

Bunu söyleyip sıraya doğru ilerlerken Semra'nın arkamdan seslenen şaşkın sesini duydum.

" Ne demek istiyorsun! Dur bekle beni! Hey İzel."

Hepimiz düzgün bir sıra oluşturduğumuzda Semra'ya kısaca Barkın'ın okuldan atılmadığını söyledim. Semra'nın o sinirli tepkisi geçikmemiş küfrederken bir de Nazlı hocaya yakalanmıştı. Nazlı hoca ona güzel bir nutuk çekerken diğerleri Semra'nın bu durumuna gülüyordu.

" Altuğ Ezgi! İzel Gökalp! Barış Semra! Faruk Tuğba! ..."

Nazlı hoca öğrencileri eşlemeye başladığında yine onun şu işkence dersine başladığımızı fark ettik. Gökalp'le karşı karşıya geldiğimde Gökalp gözlerini benden kaçırmış Tuğba'ya doğru bakıyordu.Gökalp sanki benimle konuşmaktan kaçıyordu. Annesi hakkında bir şey sorarım diye mi korkuyordu emin değildim.Sadece küçük bir tahmindi. Birbirimize tek kelime etmeden öğretmenin dediği esneme hareketlerini yaparken bazen birbirimize yakınlaşmamız gerekiyordu. O sırada Tuğba Gökalp'e kızgın bakışlar atarken farkında olmadan karşısındaki Faruk'un kolunu kıracağını düşünmüştüm.

" Fazla kıskanç."

Gökalp'e laf attığımda o ilk kez doğru düzgün gözlerimin içine bakmıştı.

" Kendini eksik hissediyor. Sevgili olmak sanıldığı kadar kolay değil. Büyük sorumluluk gerektiriyor."

Bu konuda ustaca konuşmaya hakkı vardı. Benden daha tecrübeli olduğu kesindi.

" Peki ona nasıl katlanıyorsun. Yani bu kıskançlık bazen haddinden fazla olduğuna eminim."

O anda gözlerim Altuğ'a doğru kaydı. Ezgi'yle eşleşmesi pek de hoşuma gittiği söylenemezdi. Ama içimi rahatlatan tek şey her beden dersinde Altuğ'un her zaman aynı hareketi yapmasıydı. Yere oturmuş hiçbir şey yapmadan etrafını izliyordu. Hiçbir etkinliğe katılmamasına Nazlı hoca bile alışmıştı.

" Seviyorum. Tek cevabı bu. Yani bu sevgi insanın büyük bir direnci bence. Bir annenin çocuğunun bütün yaramazlıklarına katlanması gibi. O anne o çocuğa katlanır ama diğerleri buna katlanamaz. Onları bağlayan işte o sevgi. Senin için yeterince felsefik oldu mu? "

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin