>>Bölüm 29 ( SANDALYE)<<

136K 7.5K 945
                                    

Otobüs camından tıklama sesleri gelirken Altuğ ile başımızı o tarafa çevirdik. O iki çocuk inadına bana seslenirken içeriden bana elleriyle kalp işareti yapıyorlardı.

" Sence bunların amacı ne ?"

Altuğ'un sesi kızgın değildi. Çocuklar komikti. Bence Altuğ'u sinirlendirmeye çalışıyorlardı.

" İzel sen burada kal ben hallederim."

Barış ikimize bakarken hayır anlamında başımı salladım. Her şeyi Barış'ın üstlenmesi hoşuma gitmiyordu.

" Yok gazetem için yazmam gereken şeyler var. Bırak onlar Altuğ'u sinir etmek için uğraşıyorlar."

Bir anda böyle söyleyince Barış'a karşı suçluluk duygum artmıştı. Altuğ ise benim sözüme karşı bir şey söylemeden sessizliğini korudu.

" Kaç gibi dönersiniz Barış?"

Barış başkışlarını Altuğ'a çevirdiğinde tahmini bir süre söyledi. Altuğ onaylarcasına başını hafifçe sallayıp Barış'ı onayladı. İkisinin bakışları yine konuşuyordu. Bazen onları anlamak gerçekten zor oluyordu. Aralarında sessiz bir konuşma geçiyordu.

" Size iyi eğlenceler. Bugün şu sınavlarımı artık bitireyim de kurtulayım."

O böyle söyleyince ona doğru döndüm.

" Sen bir günde kaç sınava giriyorsun? Fazla değil mi?"

Altuğ hayır anlamında başını salladı.

" Çalıştım hepsine sorun yok. Neyse hadi ben kaçtım.Kendine dikkat et."

Son sözlerini söylerken gözleri otobüsün camına doğru kaydı. Endişeliydi ama bana güveniyor havası veriyordu. Belki de beni en yanlış kişi olan Barış'a emanet ediyordu. Garip bir çocuktu. Bazı huyları gerçekten garipti. O yanımızdan ayrılırken Barış'ın ilk kez ikimiz hakkında yorum yaptığını duydum. Bunu beklemiyordum.

" O aşırı mutlu ve endişeli görünüyor. Sana daha çok dikkat etmek istiyor ama seni bunaltmak da istemiyor. Seni öyle görmek şaşırtıcıydı. "

Barış listeyi çantasına koyarken yüzüme pek bakmıyordu.

" Üzgünüm..."

Ne diyeceğimi bilemediğim zamanlar hep bir yerde takılıp kalıyordum. Sözler birer birer dizilmişti boğazıma.

" Üzgün olmana gerek yok. Seni kaybetmek kötü ama ben Altuğ için mutluyum. Bazen unutman gerekir. İlerlemen için bir adım geri atmak zorundasındır. Neyse gidelim mi?"

Barış otobüse binerken arkasından bağırdım.

" Barış!"

Barış arkasına bile bakmadan yoluna devam etmişti. Yaptığım şey gülünçtü. Ona ne demeyi planlıyordum. O küçük aklım nasıl bir şeyler üretmişti acaba. Kendime kızarken bende otobüse binip onun yanındaki boş koltuğa oturdum. Başı camdan dışarı dönüktü. Elini çenesinin altında bir yumruk şeklinde dayamış düşünceli bir şekilde dışarıya bakıyordu. Onunla konuşmadan bende oturduğum yerde kıpırdamadım. Her şey hazırlanmış. İngilizce hocamız da gruba dahil olduktan sonra otobüsler kalkmıştı. Yolda giderken sessizliğimi korudum. Otobusün içinde büyük bir mırıltı uğultusu vardı. Barış bir kere bile dönüp bana bakmadı. O kadar sessizdi ki bu sessizliği beni ürkütüyordu.

Sultanahment Meydanı'na geldiğimizde otobüsümüz belli bir yerde durdu ve öğrenciler rehberin bağrağı altında toplandı. Meraklı gözler etrafta gezerken en son ben ve Barış otobüsten inmiştik. Çantamdan küçük notlar için defter çıkarmaya çalışırken zorlanmıştım. Bu kalabalık çanta her zamanki gibi beni zorlu savaşa sokuyordu. O anda Barış çantamın bir ucundan tutup bana yardım etti. Donuk bir hali vardı.

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin