>>Bölüm 28 ( AŞIRI SICAKLAR) <<

130K 8K 1.3K
                                    

Etraftaki bakışları umursamadan yerime geçerken gözüm bana sırtını dönük Altuğ'daydı. Masasının üstünden kalemlerini alıp üçülüye doğru döndü.

" Ben eksik kalan sınavlarıma girmeye gidiyorum. Öğle yemeğinde görüşürüz."

Altuğ bana doğru döndüğünde karşı karşıya geldik. Gözlerini saniyelik benim üzerimde tutup yanımdan geçerken omzunu hafifçe bana çarptırdı. Neden sinirlendiğini bilmiyordum.Gergin bir havası vardı. O kıza bağırdığım için mi bu kadar tavır almıştı? Başımı çevirip omzumun üstünden arkaya doğru baktım. Onun gidişini izlerken derin bir iç çektim. Yorucu bir çocuktu.Onu çözemiyordum. Kendi duygularımı bile çözemezken onu anlamak çok zordu.Durmadan ikilemde kalmak beni yormuştu. Yerime geçip oturduğumda Barış bana seslendi.

" İki ders sonra yabancıların otobüsü gelecek. Onları bir araya toparlayıp Sultanahmet Meydanı'na götüreceğiz. Şirketle anlaşmayı yaptık. Bir rehberimiz olacak. Biz de rehbere yardım edeceğiz . Okul bitişine kadar burada oluruz."

Yabancılar hep aklımdan çıkıyordu. Doğru bugün kültürümüzü tanıtacaktık. Sorunlardan, aldığım görevi bile doğru düzgün düşünemiyordum. Barış arkamı toparlamasa ne yapardım acaba. Başımı onaylarcasına salladım. Bugün okul çekilmez olacaktı. Altuğ ile kapıdaki tartışmamızdan sonra sınıftakilerin kaçamak bakışlarını üzerimde hissediyordum. Evet bağırışımı çoğu kişi duymuştu. Kimse şimdi sesini çıkarmıyordu ama dedikodular yakında kulaktan kulağa yayılacaktı. Kabul etmeliyim ki artık Altuğ ile aramda bir şeylerin olduğunu çoğu kişi biliyordu. Bunu ben başlatmıştım ve sanırım üzerime düşen sorumluluğu almak zorundaydım. Altuğ beni bir sözüyle alt etmişti. Tamam deneyelim dedikten sonra kendimi geri çekmek iki yüzlülük gibi görünecekti.Bu konuyu aklımdan şimdilik uzaklaştırmalıydım. Bu gezi kafamı dağıtmam için süper olacaktı.Okul gazetesine de ne zamandır yazı yazamıyordum. Bugün yabancıların bizim kültürümüz hakkında ne düşündüklerini ve eserlerimizi gördüklerindeki duygularını bir yazı altında toparlayabilirdim. Hoca sınıfa girdiğinde Semra arkasını dönüp bana kısa bir bakış attı.

" Bir ara konuşmamız gerekiyor."

Bunu fısıldayarak söylediğinde onaylarcasına başımı salladım. Bu aralar Semra'yı da çok ihmal etmiştim. Ders kitaplarımı çıkarıp derse odaklanmaya çalıştım. Bu aralar hiç test çözememiştim. Geziden gelir gelmez hemen eve gidip artık hedefim için yoğunlaşmalıydım. Bunu kendime defalarca hatırlatıyordum ama bir gelişme yoktu. İlk ders bittiğinde sıramın üstüne kollarımı koyup başımı onun üstüne koydum.

" Şimdi konuşmak istemiyorsun değil mi?"

Semra biraz kırgın bir sesle bana seslendiğinde ona cevap vermeden sadece gözlerimi kapattım. O anda gözlerim istemsizce hafifçe dolmuştu. Yanağımdan süzülen sıcak yaşı hissettiğimde küçük bir hareketle o yaşı sildim. Kalbim acıyordu. Beni üzecek bazı şeyler içimde birikmişti.

" Semra bizimle gelmek ister misin?"

Faruk'un sesini duyduğumda önümdeki sırada bir hareketlenme oldu. Sanırım Semra onlarla birlikte gidecekti. Biraz yalnız kalmak beni rahatlatacaktı.

" Biz Tuğba ve diğerleriyle çıkıyoruz. Gelmek istersen kantinde olacağız."

Semra'nın sesi bu sefer endişeli gelmişti. Beni düşünmesi güzeldi ama yine sesimi çıkarmadım. Sınıf boşalırken içerisi sessizliğe bürünüyordu. En son kapı kapandığında sessizlikle başbaşa kaldım. Kendimi o anda salıp ağlamaya başladım. Özgürce ağlarken gözyaşlarım kollarımı ıslatıyordu. Kızın hiçbir suçu yokken tanımadığım bir kızın kalbini kırmıştım. Altuğ'un kalbini kırmıştım. Semra'nın, Barış'ın, Gökalp'in hepsinin kalbini kırdığımı hissediyordum. Bir kaç saniye sonra saçımda bir el hissettiğimde başımı hızla kaldırdım.

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin