Akşama kadar işlerimi halledip eve uğramadan Tuğberk'in söylediği yere direk gitmeye karar verdim. Eve gidip gelirsem geç kalacaktım. Şirketin kapısına geldiğimde Barış'la karşılaştım. Bizim şirketten çıkıyordu. Buraya gelmiş ama yanıma nedense uğramamıştı.
" Barış? Burada mıydın?"
Onu gördüğüm için fazla sevinmişe benzemiyordu. Yüzünde bugün garip ve üzgün bir ifade vardı.
" İşim vardı uğradım."
Sanki benimle konuşmak istemiyordu. Sağa sola sabırsızca sallanması ayakları gidecekmiş gibi başka bir yöne bakması beni işkillendirmişti.
" Sen yemeğe gidiyorsun galiba?" dedi cebinden telefonu çıkarırken.
İçimdeki bir ses Faruk'la konuştuklarını söylüyordu. Onun ağzını aramak için soru yönelttim.
" Faruk'la konuştuk bugün. Ona bir şeyler söyledim ve..."
O anda Barış'ın sallanması kesilmiş gözlerimin içine sıkıntıyla bakmıştı.
" Duydum." dedi kısa ve kısık bir sesle.
Ne düşündüğünü merak ediyordum. O da Faruk gibi mi düşünüyordu acaba?
" Ne düşünüyorsun?"
Barış elini gözlerine getirip onları ovuştururken tekrar sesli bir iç çekti.
" Hepiniz haklısınız İzel. Kimseyi bir şey için suçlayamıyorum.Senin arada kalacağını biliyordum ama Altuğ geri dönmeyecek diyen beynimin bir köşesini kesip çöpe atmak istiyorum. Bir tümör gibi yavaş yavaş sızıyor içime bu düşünce. Tuğberk konusuna gelince ona daha iyi davranabilirdim ama onu Altuğ yerine koyamam. Biliyorum sen ona Altuğ muamelesi yapın demiyorsun bize ama onunla arkadaş olduğumuzda o dördüncü kişiymiş gibi olacak. Hem bizimle arkadaş hem seninle birlikte bu sana bir şeyi hatırlatmıyor mu? Sanki oyuncu değişikliği yapmışız gibi. Altuğ yerine Tuğberk olsun der gibi.
Ama şuna söz veriyorum sen bana Altuğ'dan kalan bir hatırasın. Seni üzmemek için Tuğberk'e daha iyi davranmaya çalışacağım. Şimdi gitmem gerekiyor. İzel sadece hayatına devam et olur mu? Kimsenin üzülmesini istemiyorum."
Barış yanımdan ayrılırken onun arkasından öylece baktım. Barış Faruk'a göre daha olgun davranmıştı. Kimseyi incitmek istemiyordu. Söylediği şey mantıklıydı. Teklifimin bu yanını hiç düşünmedim. Tuğberk'in onların arasına girmesi demek onlara bu şekilde görünecekti. Bunu gerçekten düşünememiştim. Bugün bu olayı geride bırakıp güzel bir gün geçirmeliydim. Taksiye atlayıp Tuğberk'in dediği restorantın biraz uzağında inmiştim. Restorantın önü o kadar kalabalıktı ki taksi duracak yer bulamamıştı.
Başımı kaldırıp havaya doğru baktığımda kara bulutlar iyice toplanmış birazdan kendilerini boşaltacaklarmış gibi duruyordu. Hemen gitsem iyi olacaktı. Gözüme bir anda yine o gece gördüğüm gibi siyahlara bürünmüş biri çarptı. O tarafa doğru bakarken benim baktığımı fark edince arkasını dönüp adımlarını hızlandırdı ve köşeyi dönerken yerimde bir saniye bile durmadan koşmaya başladım. Onun döndüğü köşeyi döndüğümde iyice uzaklaşmış koşan birisini seçebildiğimde daha hızlı koşmaya başladım.
" Altuğ!"
Koşan kişinin arkasından bağırırken yoldan geçen insanlara çarpıp duruyordum. Bu sefer onu kaçıramazdım. Onu yakalayıp neden kaçtığını sormam gerekiyordu. Neden kendini göstermediğini öğrenmem gerekiyordu. Ona yaklaştığımı hissettiğimde tekrar köşeyi dönmüştü. Bende o köşeyi dönerken yine hızla birine çarpmıştım ve yere düştüğümde cebimdeki telefon yola fırlayıp hızla geçen bir arbanın tekerleğiyle ezilmişti. Telefonu umursamadan soluk soluğa ayağa kalkıp koşmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)
Romance" Mum olmak kolay değil, ışık saçmak için önce yanmak gerek."