5. Bölüm - |Çiçek|

10.4K 808 195
                                    



****************

Yanıma uzanmadan önce cebinden küçük, içinde beyaz hapların olduğu bir şişe çıkarınca kaşlarımı çattım. Haplar mı? Tekrardan mı? Aslında belki de ben yanında olmadığım zamanlarda düzenli olarak kullanıma devam ediyordu. Ama ne olursa olsun hap kullanmasını istemiyordum! Falcı'nın o lanet haplarını...

"Bu da ne şimdi? Artık hap kullanmadığını sanıyordum." derken ses tonum kırgın çıkmıştı. Benim yüzümden vücudunun normal dengesini bozmamalıydı.

"Endişelenme, sadece sakinleştirici bir hap. Aseksüellikle bir ilgisi yok. Duyguların fazlasını bastırıyor sadece o kadar." dedi ve onu durdurmama izin vermeden ağzına bir tane attı.

"Duygularını bastırmanı istemiyorum." dedim ve ona kırgınlığımı belli etmek için yatağın bir ucuna kaydım. Artık yüzümü göremiyordu.

"Ben de içimdeki canavarı görmeni istemiyorum Duru." dedi ciddi bir sesle.

Kafamı iki yana hızlı hızlı salladım. Bunu kabul etmemi benden beklememeliydi.

"İçinde bir canavar olduğuna inanmıyorum."

Kolunu göğüslerimin hemen altına sarıp beni kendine doğru çekerken "Çünkü daha önce seni onunla hiç tanıştırmadım. Tanışmanı da istemiyorum." dedi şefkatle.

"Bana olan duygularının tehlikeli derecede yoğun olduğunu biliyorum. Ama bu seni canavar yapmaz, yapamaz."

Boynuma sıcak öpücükler kondurup içimi ısıtmaya başlarken kendini açıklamaya başladı.

"Ben sadist bir adamdım Duru, o aptal çivilerle can yakmaktan zevk alan çıldırmış bir adamdım. Annemin sevgisizliğinin kalbimdeki acısını Açelya'da pek de masum sayılmayacak kişilerden yine acıyla çıkarttım. Bir süre sonra da bundan zevk aldığımı fark ettim. Ve bir gün kontrolümü kaybedip bu hayattaki en değerlimi, yani seni de çivilerle oluşturduğum tuhaf ve acı veren isteklerime alet etmekten çok korktum. Çünkü bu zevk zihnimi bir kez sardığında mantıklı düşünemediğimi biliyordum Duru. Falcı'nın kapısını beni bu durumdan kurtarması için defalarca çaldığımı hala dün gibi hatırlıyorum..." dedi düşünceli bir sesle. Artık uykusu onu terk etmiş gibiydi. Ve benim de uykum çoktan uzaklaşmıştı.

Sevgi dolu bir çocukluk geçirmediğini biliyordum. Ve küçük yaşta tanıştığı bu sevgisizlik, şimdi koskoca bir kral olmuş adamın yakasını hala bırakmıyordu. Hala bu sevgisizliğin onda açtığı yaralar ile mücadele ediyordu. Ve elbette herkesin sevgisizlikle verdiği mücadele farklıydı...Ben de tek yapabileceğim şey olan asi davranmakta çözümü bulmuştum. Sanki sevgiye hiç ihtiyacım yokmuş gibi davranmıştım. Elimden gelen buydu, ama Çınar müdirenin oğluydu. Ve onun sevgisizlikle olan mücadelesindeki seçenekleri çok daha fazlaydı.

   Yüzümü ona doğru döndüm ve yorgun olduğunu bildiğim halde uykunun gözlerinden uzaklaştığı suratıyla karşılaştım. Kemikli yüz hatları onu sert gösterse de, güldüğünde dudaklarının kenarlarında oluşan belli belirsiz gamzeler o sert görünüm yerine ona dayanılmaz bir sempatiklik kazandırıyordu. 

  Haplardan daha fazla bahsetmek istemedim. Onun yanındayken can sıkıcı ne varsa konuşmak istemiyordum.

Can sıkıcı demişken aklıma Arlyn gelince suratımı asmamak için kendimle savaştım. Biyoloji dersini aynı sıralarda görecektik güya...Çınar'a ya da bana rahatsızlık vermeden gitmeyecekti, biliyordum ama bu sefer kendi paçamı kendim kurtarmak istiyordum. İşin içinden çıkamayacağımı anlarsam zaten Çınar'a söyleyecektim ama şimdilik düşman hakkında daha fazla bilgi toplamalı ve onu alt etmek için planlar kurma yolunda ilerlemeliydim.

AÇELYA IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin