11. Bölüm - |Zehirli|

9K 757 241
                                    


************************

Çınar'ın iri kolları arasında iyice ezilirken tek söyleyebildiğim "Lütfen," olmuştu. Şu an kendinde olmadığına maalesef emin olmuştum. O kapıyı ona inanarak açtığım için kendime kızamıyordum bile. Onun bana yavaşça yaşattığı acının yanında değişik duygu seli içerisinde gidip geliyordum. Gözlerim kısa sürede dolarken onun ferah kokusunu içime çektim. Bu hareketim onu biraz yavaşlatsa da beni kollarına hapsedip o hapsi küçültmekten vazgeçmedi. Bir an için sevdiğim adamın kolları arasında ölmenin nasıl bir his olacağını düşündüm. Hep onun beni koruyacağını düşünürdüm. Hiç bilmediğim bu yerde ona kısa sürede güvenmiştim. Ama ben, güvenmek için hiç olmayacak bir limana sığınmıştım.

Bir anda kalbime iğne batırılıyormuş gibi hissettim. Orası anormal bir biçimde cayır cayır yanıyordu. Sanki element benden ayrılıp Çınar'a ulaşmak istiyordu. İstemsizce onun kulağına doğru hıçkırırken üzerimi sardığım örtü çoktan düşmüştü bile. Çıplak bedenlerimiz adeta birbirine yapışmıştı. Ve...ve artık acıyı pek de hissetmediğimi fark ettim. Şokun etkisinde miydim yoksa element mi ya da başka bir şeyin mi etkisindeydim bilmiyordum ama sanırım mecazi kalbimin acısı her şeyden üstün gelmişti.

Kafamı Çınar'ın omzundan çekip yüzüne doğru baktığımda kıpkırmızı gözlerle karşılaştım. Surat ifadesi tamamen donuktu ve sanki transa geçmiş gibiydi. Oysa benim suratımın kıpkırmızı ve darmadağın olduğunu biliyordum. Bir de gözyaşlarımdan dolayı ıpıslak olduğunu.

"Pişman olacağın şeyler yapıyorsun sevgilim," diye fısıldadım. Gözleri tam gözlerimin içindeydi. Artık beni sıkmıyordu ama resmen kendine hapsetmişti. Konuşmamı istiyor gibiydi. Dinlemek...

Ne söyleyeceğimi bilemedim. O şu an karşımda  kıpkırmızı gözlerle dururken, Çınar değil de bambaşka biriyken ne konuşacağımı bilemiyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Tek bir yumruğuyla bile işimi bitirebilirdi. Ama yapmıyordu. Benden ona bir şeyler söylememi istiyordu ama ya yanlış şeyler söyleyip onu daha da kızdırırsam diye düşünmeden edemedim. Şu an burada Cosmos da yokken elementi alması çok kolaydı. Müdirenin projesi tamamlanmaya çok yakındı.

Birden "Konuş," diye emretti. "Neden pişman olacakmışım? En başından beri istediğim elementti!"

Cosmos onun dediklerini ciddiye almamam gerektiğini söylemişti. Ama bu canımın yanmasına engel değildi. Evet, şu an Çınar kendinde değildi ama bu beden, bu ses tonu ona aitti. Bana sarılan beden, bana iltifatlar eden güzel ses tonu...

"Beni istemedin mi?" dedim. Söylediklerini dikkate almamam gerekirdi ama yapamadım işte. Yüzüm hüzünle aşağı düştü. Göğüslerim Çınar'ın karın kaslarının olduğu yerle bütünleşmişti. Ve sanırım şu an utanmak hissedebileceğim en son şeyler arasındaydı.

"Benim için hiçbir sıfatın yok!"

Ses tonu sonlara doğru öfkelenmişti. Sanki...sanki bana olan aşkını tamamen unutmuş gibiydi. Sanki biriktirdiğimiz bütün özel anılar hafızasından silinmişti. Gözlerim bu sefer anında doldu ve gözyaşlarım hızla akmaya başladı. Bu söylediği bana çok dokunmuştu. Ben böyle birden ağlamaya başlayınca yüz ifadesi kısa bir an şaşkın halini aldı. Kırmızı gözleri tüm yüzümde dolaşıyordu.

İç çektim. Çenem titrerken gerçek Çınar'a ulaşması dileğiyle "Seni seviyorum," dedim cılız bir sesle. Biz biyolojik olarak da bir araya gelmemesi gereken bir çifttik. Eksik parçası bendeydi ve onu alması demek benim yaşantımın sonlanması demekti. Asla bir araya gelmemesi gereken bir çift...

Ve kral hiç aşık olmaması gereken bir kıza aşık olmuştu. Tehlikeyi bile bile...Fark ettirmese de bencildi. Kendi aşkını yaşamak için hiçbir şeyden haberi olmayan bir kızı lacivert gözlerine hapsetmişti. Sonunun mutlu biteceğine inanacak kadar aptal değildi. Lakin aptalmış gibi davranmak duygularının işine gelmişti...

AÇELYA IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin