Özel Bölüm

4.4K 385 77
                                    

Ne kadar uzun süre uyuduğumu tam kestiremiyordum. Bedenim sanki hareket etme özelliğini unutmuş gibi bana işe yaramaz ve oldukça ağır geliyordu. Boğazım o kadar kuruydu ki bir an önce su içebilmek için adeta yanıp tutuşuyordum. Ama asıl uyanmama neden olan şey bu kuruluk değildi. Mesanemin bana verdiği rahatsızlıktı.
 
Yarı aralık gözlerimle etrafı tanımaya çalışıyordum. Sesler...sesler bana etrafı tanımam konusunda yardımcı olabilirdi.  Kelimeleri tam seçemediğim etrafımdaki konuşmalar bana tanıdık geldiğinde rahatladığımı hissettim. Sarayın hizmetçilerinin sinir bozucu derecede ince sesleriydi bunlar. Birbirine girmiş bu sesler o kadar sinir bozucuydu ki başımı saniyeler içinde giren ağrının suçlusu sanki onlarmış gibi suratımı buruşturdum. Oysa uzun bir süre bilincimin kapalı olmasının  verdiği ağrı olması çok olağandı. Neden bu halde olduğumu hayal mayal hatırlıyordum. Kesik kesik görüntüler, sesler kafamın içinden geçmeye başladığında derin bir nefes aldım ve hatırlama işini sonra bırakmaya karar verdim. Şu an çok daha önemli işlerim vardı.

  Büyük bir çaba sarf ederek "Lavaboya gitmeliyim," dedim kısık, cılız sesimle. Hizmetçiler bir şeyler söyledi ama onları anlayamadım. Bilincimin hala tam olarak yerine gelmediğini biliyordum. Korkunç bir baş ağrısı etkisini hızla göstermeye başlarken bu sırada bir yandan da göz kapaklarımı açık tutmanın ne kadar zor olduğuny düşünüyordum. Tekrar gözlerimi kapatmak ve uyumak istiyordum. Uyku sanki bedenimdeki acıları hafifletiyordu.

Hizmetçilerin iki kolumdan da tutup beni kaldırdığını hatırlıyorum. Sonra benim düzensiz adımlarım...Tuvalete benimle giren hizmetçiler...Utanmak bile bana fazla enerji harcanılması gereken bir his gibi geldiği için sadece işimin bitmesini huysuzca beklediğimi hatırlıyorum. Dişlerimi başkasının fırçalamasını...Sonra tekrar yatağıma hizmetçilerin yardımıyla yattığımı. Daha sonrasında bana ilaçlar verilip su içmemin sağlandığını...Kendimi yeni doğmuş bir bebek gibi yardıma muhtaç hissediyordum. Serin yorgan üzerime tekrar örtülüp beni yalnız bırakmalarından hemen önce duyup anlayabildiğim bir cümle olmuştu. Tek bir cümle...

"Krala haber verildi."

******************

Yattığım geniş yatağın diğer tarafında bir ağırlık hissettiğimde kafamı o yöne çevirmek istedim ama bu bana çok zor gelmişti. Kafam hafifçe diğer tarafa dönse de onu görebilecek kadar kafamı oynatamadım. Uykulu bakışlarım odanın geniş penceresine doğru kaydı. Hava bulutluydu ve açık pencereden içeriye güzel bir serinlik geliyordu. Ama odada bu serinliğin yanında bir de ferah bir şeyler vardı. Onun kokusu...


Kolunu sanki kırılabilecek narin bir eşyaymışım gibi belime dikkatlice attı, normalde bu hareketinden sonra beni kendine doğru çekerdi ama bu sefer hareket etmemem için kendisi bana doğru kaydı ve saçlarımın açıkta bıraktığı boynumu belli belirsiz bir öpücük kondurdu.

"Beni çok korkuttun," dedi kısık bir sesle. Ama bunu daha çok kendine kendine söylüyormuş, itiraf ediyormuş gibiydi.

"Sensiz bir hayat düşünemezdim ki ben," diye devam etti. Sonra iri elini yanağıma yerleştirip yüzümü hafifçe kendisine doğru çevirdi. Onun o gözlerine bakar bakmaz gözyaşlarıma hakim olamayacağımı biliyordum. Öyle de oldu, göz göze geldik ve o derin lacivert kuyularda kendimi görür görmez gözlerim doldu. Bir damla yaş gözümden süzülürken Çınar onu hızla baş parmağıyla sildi ve gözlerini kapatıp alnını alnıma yasladı.

"Lütfen," diye mırıldandı. "Ağlamanı istemiyorum, bu beni mahvediyor."

Başımı uslu bir çocuk gibi hafifçe yukarı aşağı salladım ve zorlansam da ellerimi onun kaslı, çıplak göğsüne yerleştirdim. Yeni yeni fark ediyordum ki üzerinde sadece bir boxer vardı ve bu...dikkat dağıtıcıydı.

AÇELYA IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin