Özel Bölüm II

5K 492 162
                                    



*************************

Kral ve kraliçenin geçirdiği hayli zor günlere halkın yanında bir destek de gökyüzünden geliyormuşcasına güzel, güneşli bir gün. Kraliçenin bebeğini kaybettiği o kara günden yaklaşık bir ay geçmiş. Genç kral bu bir ay içinde kraliçenin yanından bir an olsun ayrılmasa da bugün dünyaya bir yolculuk yapmanın derdinde. Üstelik bir ay içinde halkına bile görünmedi, halk kralın kral ve kraliçenin iyi olduğuna dair bir açıklama yapmasını bekliyor, bunu genç kral da biliyor ama Dünya'ya gitmeyi kafasına koymuş. Yardımcıları zaten onun adına iyi olduklarını söylüyor. Biraz daha ortalıkta görünmemesinin ciddi bir sorun yaratmayacağını düşünüyor. O sadece...sadece çok yıprandı. Bebeğini kaybetti ve bu kalbine bir taşın saplanmasına sebep oldu. Güzel kraliçenin her kendisine sarılıp ağlayışıyla birlikte o taş kalbini ezer oldu kralın. Dayanamayacak gibi olduğu anlar çok oldu ama kraliçesine karşı güçlü durmak zorundaydı. Duru'nun bu gibi durumlarda kendisinden güç aldığını biliyordu ve bu onun yıkılmasını içten içe engelliyordu. En azından yıkılsa bile yıkılmış görünemiyordu. Dünya'ya da bu yüzden kısa süreli
bir seyahat yapmak istiyordu. Kalbindeki bu taşın ağırlığı Açelya'da kaldığı sürece, karısının hüzün dolu gözlerine baktığı sürece katbekat artıyordu sanki.

"Gitmesen olmaz mı?" diye sordu güzel kraliçe. Hayli bitkin, solmuş ve cılız görünüyordu. İlk zamanlar yemeden içmeden kesilmişti ve onu yeni yeni yemeğe alıştırmıştı kral. Gömleğinin açık son düğmesini de kapattıktan sonra yatakta ona bakan kraliçeye doğru adımlar attı. Yeşil gözleri ağlamaktan şişmişti ve artık istese de gözyaşı akıtamıyor gibiydi. Onu bu halde bırakmaya gönlü razı değildi ama daha fazla kalırsa kendi de kraliçe gibi yataklara düşecek ve derin bir bunalıma girecek, hatta belki de akıl sağlığını kaybedip ülke yönetemeyecek hala gelecekti. Kendini toparlamaya ihtiyacı vardı ve bu Duru'nun yanında neredeyse imkansızdı. Gücünü kaybetmiş gibi hissediyordu ve birkaç gün sonra geri geldiğinde tüm bunların üstesinden gelebilecek güce tekrardan kavuşacağına inanıyordu. Bu acının azalması için uyumaya çalışmaya benziyordu. Sadece...sadece kafasını dağıtmaya çok ihtiyacı vardı. Bir zamanlar tüm bedenine yayılan Duru'yu kaybetme korkusu bile henüz vücudunu terk etmemişken bebeğini kaybetmenin verdiği derin acı da hala hücrelerinde dolanıyordu. Duru'nun ona her zaman iyi geldiğini düşünürdü. Ama şimdi...Duru bu kadar kötü haldeyken, üstelik bunun sebebini kendisi olarak görüyorken karısı ona iyi gelmiyordu.


Ona cevap vermeden önce yanına oturdu ve karısının kurumuş dudaklarını öpmeye başladı. Duru ona güçsüzce karşılık verdi. Onu ben tükettim, diye düşündü içinden. Duru'nun bu hale gelmesindeki tek sebep kahrolsun ki benim...

Kendine kızmayı hemen kesti. Çünkü kesmese tüm gün boyu kendine kızabileceğini biliyordu ve bu kendini yemesi demekti. Kimseye bir faydası yoktu, özellikle iyileştirilmeyi bekleyen bir güzellik varken hiç yoktu.

Dudaklarını ondan ayırdı ve Duru'nun başını kendi göğsüne bastırdı. Bir eliyle saçını okşadı. Yeni yıkandığı için karısının saçları misler gibi kokuyordu. Banyo yapmak için bile hayli güçsüz olduğundan onu kendi yıkamıştı. Kraliçenin saçlarının mis kokusu aslında kendi eseriydi.

"Dediğim gibi hayatım, babamı görmem gerekiyor. Hastalanmış ve onun için endişeleniyorum."

Ona yalan söylediği için kendine tekrar kızmadan edemedi. Ama gerçekleri söyleyebileceğini sanmıyordu. Duru'nun kendisini bu gibi zor durumlarda hep yıkılmaz görmesini istiyordu. Çünkü Duru'nun ayakta kalmasını sağlayan tek gücün kralda, yani kendisinde olduğu belliydi. Oysa bu zamanlarda güçlü kalmak onun için bile imkansızdı. Bir ay nasıl güçlüymüş gibi davranmıştı o da kendine hayret ediyordu.

*******************

Helikopter görünümlü uzay aracı sarayın hemen önünde onu bekliyordu. O ise önce bebeğinin mezarına gideceğini söyledi. Sarayın kocaman arka bahçesinin en sonunda kendisinden ve karısından bir parça yatıyordu. Cansız bir parça...Duru'dan bir çocuk sahibi olmayı uzun bir süredir istiyordu, çocukları gerçekten seviyordu ve bebeğini kaybettiği haberini almadan önceleri sarayın içinde koşturan bir ufaklık hayal ederdi çoğu zaman. Artık bunu hayal edemiyordu. Hayal etmeye çalışmıştı ama o ufaklık hayalinde eninde sonunda ölüyordu. Bu ölüm istemsizce hayallerine sızıyordu. Bebeğinin mezarının önüne gelip sanki onla aynı boyda olmak istercesine çömeldi. Elini bebeğin üstünü örten toprakta gezdirdi. Daha fetüs bile olamayan bir kayıp ne de çok sarsmıştı onu. Babası sebebiyle özelleşmiş genlere sahip bu bebek annesinin hayatını kurtarırken kendini kurtaramamıştı. Bu ufak kahramanın bir mezarı olmalı diye düşünmüştü. Bir fetüs olmasa bile...bunu hak ediyordu. Yaşasaydı babası olarak ona dünyaları verirdi, bunu biliyordu. Ama şimdi ise sahip olduğu tek şey bir mezardı. Ve kalplerinin birer parçası...

Kralın bir gözünden ılık bir yaş süzüldü ve çenesine doğru akmaya başladı. Güçlükle konuşabildiğinde eli istemsizce kalbine gitmişti.

"Sen her zaman bizimlesin."

*****************
********
*****
***
**
*

AÇELYA IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin