İkinci kitabın ilk bölümüne hepiniz hoş geldiniz!
İki bölüm atmak istediğim için biraz geç geldi bölümler. Bunu söyleyeyim de ona göre söylenmeyin bana :)
Keyifli okumalar!
************
Sadece VIP üçüncü birimlerin sahip olduğu dairemde ilk gecemi geçiriyordum. Heyecanlı bakışlarım penceremden dışarıya bakıyordu. Çünkü dışarıda sarayın bahçesini görebiliyordum. Beyaz ışıklarla etrafı aydınlanmış bahçede şimdilik bir hareketlilik olmasa da içeride Çınar'ın olduğunu biliyordum. Sarayın içindeki yanmakta olan gösterişli avizelerin bazılarının Çınar'ı aydınlattığını biliyordum. Bunu bilmek bile benim için güzeldi.
Hemen arkamda kalan televizyon uyarıya benzer bir ses çıkardığında arkamı döndüm. Kendi kendine açılmıştı. Meraklı bir şekilde televizyonun önüne ulaştım ve ekranda çıkan duyuruyu okumaya başladım.
Yarından itibaren tüm üçüncü birimler gelişimlerini tamamlamak, ülkelerine daha faydalı bireyler olabilmek için üniversite süreçlerini başlatacaklardır. Rehberlerimiz üniversitemizi sizlere tanıtacak, yatkın olduğunuz dallara sizi yönlendireceklerdir. Zorunlu almanız gereken dersler konusunda da bilinçlendireleceksiniz. Yarın sabah saat dokuzda KIZILKAYA Üniversitesi'nin önünde olmanız gerekmektedir.
Şaşkınlıkla yazıyı okuduktan sonra Çınar'ın bu konularda ne kadar kararlı ve hızlı olduğunu düşünmeden edememiştim. Ortada değiştirilmesi gereken bir şey görüyorsa bunu hemen değiştiriyordu demek...
Beyaz, yumuşak yatağıma kendimi bırakırken yarını düşünmeden edemedim. Demek üniversite tanıtımı yapılacaktı. Ama Çınar mesleklerden bahsetmemişti. Belirli alanlar var ve istediğimizi görüyor muyduk? Bir de zorunlu olanlar vardı. Sonra da Açelya'ya fayda sağlayacak yeni gelişmelerde mi bulunacaktık? Pekala, bu kulağa hiç de fena gelmiyordu. Kendimi geliştirmek elbette benim de hoşuma giderdi. İçimde garip bir heyecan tüm hücrelerime yayılırken kapım tıklatıldı.
Çınar'ın olduğuna neredeyse emindim. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle kapıya ulaşmıştım. Hızla kapıyı açtığımda karşımdaki kişiyi görür görmez eskilerin verdiği özlemle dolup taşmıştım. Bu Zachary'den başkası değildi! Onu ve diğer arkadaşlarımı ne zamandır görmemiştim.
"Zac! Buradasın." dedim ve ona sıkıca sarıldım. Kumral saçları, ela gözleri, boyu, posu tam hatırladığım gibiydi. Bir tek sakalları biraz uzamıştı hepsi bu.
"Ne zamandır görüşemedik fıstık. Telefonun da bir var bir yok. Sana ulaşmamıza resmen izin vermiyorsun." dediğinde kocaman gülümsüyordu. Üzerinde yapılı vücuduna biraz bol gelen gri bir tişört vardı. Altında da siyah pantolon ve beyaz spor ayakkabıları...
"İçeri geç," dedim sonra da "Diğerleri yok mu?" diye devam ettim. İçimde uzun zamandır birikmiş bu özlemden dolayı neredeyse ağlayabilirdim. Tanrım...en son görüştüğümüzden bu yana o kadar çok olay yaşamıştım o kadar çok yıpranmıştım ki...onu görmek kendimi eskisi kadar güçlü hissettirmişti birden.
"Biliyorsun müdire hepimizi dağıttı. Artık bir araya çok nadir geliyoruz. Hepimiz tam anlamıyla iş güç sahibi yetişkinler olduk." dedi ve sırıttı. Yatağıma oturdu ve bakışlarıyla benim de oturmamı işaret etti. Onun yanına oturduğumda "Açelya insanı çabucak değiştirebiliyor." dedim. Anlaşılan kimse bizleri yıpratan bu hızlı ve etkin değişimlerden hoşnut değildi. Bir kere insan doğasına aykırıydı. Gelişmek için hep sürelere ihtiyaç duyduk. Oluşmak, dünyaya gelmek için dokuz ayımız oldu. Sonra ilk adımlarımızı atabilmek için yine aylar gerekti. Okula başlayacak az biraz gelişmiş beyinlerimizi de yıllar sonra elde edebildik. İnsanlarla tanışıp kaynaşmak için, kendimizi bulmamız için aslında fark etmesek de hep uzun uzun zamanımız olmuştu. Ama Açelya sadece bir günde bile insana normalde üç ayda yaşayacağın büyük olayları önüne serebiliyordu. Gerçi her zaman bu kadar hareketli olmuyordu, bazen burada da çok sıradan günler geçebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA II
Misteri / ThrillerMüdire devri Açelya için artık kapanmıştı. Genç kralın omuzlarına tonlarca yük binmişti. Ülkesi için iyi bir kral olmalıydı. Fakat etrafı düşmanlarla çevriliydi. Dikkatli olmalıydı, kimse ona zarar vermeye cüret edemezdi. Ama biricik aşkı Duru DENİZ...