**************************Art arda dizilmiş cılız beyaz ışıkların kısmen aydınlattığı uzun, siyah bir koridor. Nedenini anlamadığım bir şekilde koşuyorum. Bir şeylerden kaçtığıma neredeyse eminim ama neyden, kimden olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Bacaklarımı durdurmaya çalışmak imkansız gibi geliyor, vücudumun kontrolü bende değil. Koştukça koridorun Açelya'nın giriş binasına daha da benzediğini fark ediyorum. İlk başta iki yanı da duvar olan koridorun bir tarafında artık cam var fakat dışarının zifiri karanlık olması bulunduğum duruma hiç de yardım etmiyormuş gibi.
"Beni rahat bırak!" diye bağırıyorum arkama bile bakmadan. Bunu neden söylediğimi bilmiyorum ve bu bilinmezlik beni daha da korkuya düşürüyor. Sesim tam üç kez yankılanırken koridorda artık koyu kırmızı uzun bir halının olduğunu fark ediyorum. İşte şimdi giriş binasında olduğuma eminim, ama bu bildiğim mekan bana hiç de güven vermiyor.
"Sadece eski Duru'yu istiyorum! Senden önceki halimi!"
Yine isteyerek ağzımdan çıkmayan sözler. Ama bu sefer neden söylediğimden çok kime söylediğim üzerinde duruyorum. Böylelikle kimden kaçtığını fark etmem çok da zor olmuyor.
Nefes nefese koşmamı sürdürürken güçlü bir elin beni durdurmasıyla kısa bir çığlık atıyorum. Kolumu o kadar sıkıyor ki elini en ufak gevşetse kaçacağımdan endişeleniyor.
Pes etmiş gibi o lacivert gözlere bakıyorum. Son zamanlarda gördüğüm gibi yorgun, tükenmiş bir vaziyette değiller. Daha çok öfke var o gözlerde. Kısa, kirli sakalı çene hatlarını güzelce süslemiş, alnına kumral saç tutamları düşmüş. Uzun boyuyla tam önümde tüm görüş açımı neredeyse kapatıyor. Ferah kokusu burnuma dolar dolmaz kendimi yenilmiş gibi hissediyorum. Ondan nefret edemeyecek, ondan zihnen asla uzaklaşamayacağımı biliyorum. Sanki hemen omzundan çıkan siyah, gösterişli ama güven vermeyen kanatlarına sığınmaya hazır gibiyim.
Daha fazla gözlerine bakamadan pes ediyorum ve bakışlarım suçlu bir çocuk gibi yere iniyor. Halbuki suçlu hissetmesi gereken kişinin ben olmadığını biliyorum.
Gözlerimin inmesinden kısa süre sonra elini boğazımda sertçe hissediyorum. "Sana en çok ihtiyacım olduğunda beni terk ettin!" diye adeta kükrüyor. Tüm koridor onun sesiyle yankılanıyor ve bu yankı bana sonsuza dek sürecekmiş gibi geliyor. Boynumda hissettiğim acıyla ellerimi onun elinin üzerine koyup ondan kurtulmaya çalışıyorum.
Suçlunun o olduğunu söyleyemiyorum. Hatta kendime savunmak adına ağzımdan hiçbir kelime dökülmüyor. Sadece onun beni dehşete düşüren öfkeden deliye dönmüş suratına odaklanıyorum.
"Tuwan'ın seni bana karşı koz olarak kullanabileceğini bile bile gittin sen. Düşmanlarıma gittin!" duraksadı ve beni bıraktı. Sakinleşmeye çalışır gibi etrafına bakındı. Sonra tehditkar bir tavırla bir adım daha yaklaştı bana. Sıcak nefesi tüm yüzümdeydi.
"Söylesene Duru Deniz, artık sen de mi benim düşmanımsın?"
Tek kelime edemiyordum. Öyle olmadığıma dair kafamı iki yana sallamak istesem bile kaskatı kesilmiştim.
"Cevap ver!" diye bağırdı ve tekrar boynumu sıkmaya başladı. Gitgide kırmızıya dönen gözlerine korkuyla bakıyordum. Kısa bir süre sonra ise korkuyla bakan taraf o olmuştu. Kalbimin oralara doğru bakıyordu. Ben de bakışlarımı indirdiğimde elementin olduğu yerden cılız kırmızı bir ışık ile kanın yayıldığını gördüm. Yaralanmıştım.
Elimi kalbime doğru götürürken Çınar usulca başımı öptü. "Düşmanım olmana izin veremezdim." diye fısıldadı ve yanımdan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA II
Mister / ThrillerMüdire devri Açelya için artık kapanmıştı. Genç kralın omuzlarına tonlarca yük binmişti. Ülkesi için iyi bir kral olmalıydı. Fakat etrafı düşmanlarla çevriliydi. Dikkatli olmalıydı, kimse ona zarar vermeye cüret edemezdi. Ama biricik aşkı Duru DENİZ...