''Çocuk nasıl?'' diye sordum endişeyle. Matt olumsuz anlamda başını sağa sola salladı. Çok güzel. Başımıza bir ceset daha çıktı. Oysaki bunu ben yapmamıştım. Ben yapsam neyse yani. Çocuğun yanına giderek boynuna baktım. Neredeyse parçalanacak derecedeydi. Şerefsiz beni korkutmaya ya da ele vermeye çalışıyordu. Şehir de vampirleri avlamak için konsey bizi her yerde arıyorlardı. Onlar bana kolay kolay zarar veremezdi. Ben 132 yıldır avcılardan korunuyorum. Onlar anca yeni vampir olanları avlayabilirdi; ama gerçekten uzman olan vampir avcıları var ve onlara uzun zamandır rastlamadım. Katie'nin dediğine göre babası en iyi vampir avcılarından birisiymiş ve babası onun vampir olduğunu öğrenirse onu iyileştirmek için elinden geleni yaparmış; ama bu ona işkence etmek demek ki başaramazsa öldürmek zorunda bile kalabilirmiş. Ben buna asla izin vermem. Eğer Katie'ye zarar verecek olursa Katie bir daha benim yüzümü görmek istemese bile ona zarar verdiği an hiçbir şey gözüm görmez. O sıra bu düşünceler yüzünden kaşlarım çatık bir şekilde çocuğu inceliyordum. Matt bu düşünceleri kafamdan def etti.
''Ne yapacağız Stefan?'' dediğinde ona baktım. Biraz düşündükten sonra her zaman yaptığım şeyi yapmaya karar verdim.
''Bu ceseti hemen yok etmemiz lazım. Eğer bunu bulurlarsa avcılar peşimize düşer.'' dediğimde anladığını belirtircesine kafasını sallayıp yanındaki çocukları bir hareketiyle ne yapması gerektiğini işaret ettiği anda çocuklar ceseti arabaya taşımaya başladılar. Cebimden telefonu çıkarıp Katie' yi aradım. Çalmaya başladı. Tekrar çaldı; ama açmadı. Neden açmıyordu bu şimdi? İçime bir endişe doldu. Kapatıp Allison'ı aradım; ama o da açmadı. Korkuyla arabaya koştum. Cebimden anahtarı çıkarıp anahtar girişine sokamadım. Elim titriyordu endişeden. Matt yanıma gelip merakla:
''Ne oluyor Stefan?'' dediğinde anahtara lanet okurken elimden anahtarı alıp kapıyı açtı. O sıra sinirden dişlerimi sıkıp arabaya sertçe vurdum. Arabanın kaportası yamulmuştu. Matt endişeyle bana bakarken arabaya bindim ve kapıyı sertçe kapadım. Matt hemen yan koltuğa geçip endişeyle sorularını sormaya devam etti. Ben ise bir yandan telefondan tekrar Katie'ye ulaşmaya çalıştım; ama yine açılmıyordu. Arabayı o kadar çok hızlı sürüyordum ki hiç emniyet kemeri takmayan Matt hızlıca kemeri taktı. Bu haline bile gülemiyordum; çünkü aklım Katie'deydi. 5 dakika da eve varmıştık ve koşarak kapıya gittim.Nefes alışlarım hızlı ve endişe doluydu. Kapının aralık olduğunu fark ettim. Korkuyla kapıyı açtığımda her yer dağınıktı. Raflardaki kitaplar yerdeydi ve raf kırılmıştı. Evin her yerinde kan izleri vardı Yerde kalbi sökülmüş bir adam gördüğüm anda kalbim patlayacak gibi hızlı atmaya başladı. Dehşetle Katie' yi ararken Allison'ı görmemle yanına gitmem bir oldu. Baygındı. Her tarafı yırtıktı. O sıra derin bir nefes alarak uyandı ve korku dolu gözlerle bana baktı.
''Allison ne oldu burada? Katie nerede!'' diye bağırdım endişeyle. Kekelemeye başladı.
''Katie.. o.. Stefan onları durduramadım. Hepsi benim yüzümden. Beni tam öldürecekken kurtardı ve o sıra dikkati dağıldı.'' dedi ağlamaya başlayarak.
''Kim!'' diye tekrar bağırdım. Endişeyle bana baktı.
''Kai' ın adamları.'' Dediğinde dişlerimi sıkarak ona baktım.Başka kim yapabilir ki zaten. Koruyamadım onu. Allison korur diye yanına getirmiştim; ama aslında Katie onu korumuş. Onu yanımdan asla ayırmamalıydım. Ah, ne kadar aptalım ben! Öfkeyle ayağa kalkıp yemek masasını duvara uçurdum ve kırıldı. Çok sinirliydim. Her şeyi parçalamak istiyordum. Bir insanın kafasını koparmak, Kai'ın kalbini elime almak istiyordum. Matt bana yaklaştığında elimle durdurdum.
''Yaklaşma bana. Çok sinirliyim! Katie'yi kaçırmış şerefsiz! Onu bulmam lazım!'' dediğimde o da yanındaki koltuğa tekme attı. O da benim gibi sinirliydi. Ne yapmalıydım? Katie ' yi bulmak için canımı bile verebilirdim; ama şimdi ne yapmalıydım? O sıra telefonum çaldı. Öfkeyle tam telefonu atacakken Katie'nin numarasını görünce hemen açtım ve endişeyle konuşmaya başladım.
''Katie? Neredesin?'' dediğimde karşıdan istediğim kişinin sesi gelmeyince öfkeyle dudağımı ısırdım.
''Stefan.. Nasılsın?.. diye sormayacağım; çünkü eminim iyi değilsindir ve bu beni çok mutlu ediyor.'' dediğinde öfkeyle soluk aldım.
''Şerefsiz vampir! Katie nerede? Ne yaptın ona? Eğer onun saçının bir teline bile zarar verirsen senin bütün kemiklerini kırıp organlarını dışarı çıkarırım duydun mu beni!'' diye bağırdım öfke dolu sesle. Karşıdan ilk başta bir ses çıkmadı; ama sonra korktuğunu belli etmemek için güldü. O her güldüğünde benim bütün kemiklerini kırma isteğimi getirse de şu anda hiçbir şey yapamıyordum ve de bu beni çıldırtıyordu.
''Biraz Katie' nin sesini duymak ister misin?'' dedikten sonra bir ateş sesi duydum sonra da Katie'in acı dolu çığlığını duydum. O sesi duymamla kalbim parçalandı.
''Katie!!'' diye bağırdığımda Allison ile Matt korkuyla bana bakıyorlardı. Allison hala ağlıyordu. Matt onu avuturken benim tek konsantre olduğum şey Katie'nin sesiydi. Sonra Katie'nin konuştuğunu duyduğum anda dikkat kesildim.
''Ste- Stefan?'' diye zorla konuştu. Kaşlarımı çatarak:
''Katie, hayatım iyi misin? O adamı geberteceğim, seni kurtaracağım söz veriyorum.'' dediğimde yine zorla çıkan sesiyle:
''Stefan seni çok seviyorum. Duydun mu beni? Bunu sakın unutma. '' dediğinde gözlerim öfkeden ve kalbimin acısıyla dolmaya başlamıştı. Dudağımı ısırarak gözlerimin dolmasını önlemeye çalıştım.
''Katie kurtaracağım seni. Duydun mu! Korkma, kurtaracağım.'' dediğimde öksürdüğünü duydum. Canı yanıyordu.. çok belliydi. Benim kalbim paramparça olurken hiçbir şey yapamamak... Beni deli ediyordu. Elimi yumruk yapmıştım. O kadar çok sert sıkmıştım ki elim kanıyordu. Birden Kai şerefsizi konuşmaya başladı.
''Evet.. bu kadar konuşma yeter. Belki de bu güzel vampirciğin sesini son duyuşundur ha ne dersin? Şu anda canının ne kadar çok yandığını tahmin edebiliyorum. Kalbine ok saplanmış gibi.. Hiçbir şey yapamadan sevdiğin kızın canının yanmasına engel olamıyorsun.. İşte sonunda benim yaşadığım acının tadını anladın. '' dediğinde öfke saçan sesimle:
''Senin kardeşini isteyerek öldürmedin pislik! O bana saldırdığı için onu öldürdüm yoksa o beni öldürecekti!'' diye bağırdığımda hiçbir şey demeden telefon yüzüme kapandı. Sinirden telefonu elimde sıktım ve telefon paçalandı. Öfkeyle Allison'a baktım.
''Senin yüzünden şu anda Katie'nin canı yanıyor ve onu bulamazsam ölecek! Onu korursun sanmıştım! Değer verdiğim kişiyi korursun sanmıştım! Yanımda tehlike de olur diue düşündüğümde aklıma ilk sen gelmistin! '' diyerek öfkemi kusmustum. Tekrar ağlamaya başladı. O sıra Matt araya girdi.
''Stefan, sakin ol. Çok öfkelisin. Öfkeni kızdan çıkarma'' deyince kendime gelmeye çalıştım. Haklıydı; ama şu anda bunu düşünecek durumda değildim. O sıra Allison konuşmaya başladı.
''Her şey de haklısın Stefan. Onu koruyamadım; ama onu belki kurtarabilirim.'' deyince kaşlarımı çatarak bütün dikkatimimi ona verdim. O da bunu anlayınca anlatmaya başladı.
''Annem.. belki Katie'nin numarasından nerede olduğunu öğrenebiliriz.'' dediğinde hemen harekete geçtim. Beklediğim her dakika Katie zarar görüyordu.
''Hemen öğrenin. Çabuk olun ben buraları temizlerim.'' dediğimde hemen gittiler. Ben de aceleyle burayı temizlemeye başladım. Temizlemek derken etrafı toparlamadım tabii ki. Etraftaki kanları temizledim ve kalbi yerinde olmayan vampiri sırtladım ve hızlıca arabanın bagajına koydum. Evde etrafta dönüp duruyordum. O sıra Katie ile beraber olan fotoğrafımızı gördüm. Bu fotoğrafı beni yanlış anladığında duvara atıp çerçeveyi kırmıştı. Ne kadar da güzeldi.. Hayatımda gördüğüm en masum insandı. Daha doğrusu vampirdi. Bir vampir nasıl bu kadar saf olabilir? Kan gördüğüm zaman direkt ona saldırmayı düşünürken o... kana dirençliydi. Dayanmaya çalışıyordu. Ona hayrandım. O sıra yanımda olmadığını hatırlayınca yine kalbim hızlandı. Hala haber yoktu. Çıldıracaktım artık. Tam arayacakken camdan Allison'ı gördüğüm anda kapıya fırladım.
''Buldunuz mu?'' diye sorduğumda Allison gülümseyerek:
''Evet, bulduk. Buradan yarım saat uzaklıkta bir kapalı depodan sinyal geliyormuş.'' dediğinde dudağım fark etmeden kıvrılarak arabaya doğru yürümeye başladım. Geliyorum Katie. Geliyorum. Sen benim hayatıma huzur getirdin ve gitmene asla izin veremem. Sen sonsuza kadar benimsin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR SEN.
Fantasy"Hayatına dehşetten başka bir şey getirmemiş bu adama karşı bir mıknatıs tarafîndan çekiliyormuş gibi bir çekim hissediyordu ve bu gerçek yüzünden kendinden nefret ediyordu. Ondan uzak durmayı denemiş ama yapamamıştı, nasıl durabilirdi ki? Karanlık...