Stefan' ın bakışları gözlerimin önünden gitmiyordu. neden gitmiyordu? neden onu görünce kalbim küt küt atmaya başlıyor? böyle hissetmemden nefret ediyordum. ben onu sevemezdim. bu düşünceleri kafamdan def edip chris'e döndüm. bana bakıp gülümsüyordu. bankta oturmuş Allison'un sorularını cevaplıyordu. sonra Allison beni dürtüp:
'' neden böyle bir arkadaşın olduğunu söylemedin?'' dedi gülerek. chris eğlenceli, kumral, mavi gözlü, göz ardı edilemeyen tatlılığı vardı. yakışıklıydı da fakat tatlılığı önden geliyordu.
''konusu açılmamıştı.'' deyip gülümsedim ve chris'e döndüm.
'' nerden aklına geldim çapkın?'' deyip gülümsememe devam ettim. sonra o tatlı gülümsemesiyle bana karşılık verdi.
''seni özlemiş olamaz mıyım güzellik?'' dedi gülümsemesini devam ettirirken. ben ise kızardığımı hissediyordum. Allison ve Felicity'nin bana '' noluyor burada ?'' diye bir bakış attıklarını gördüm ve açıklama gereği duydum birden.
''chris, benim en yakın arkadaşım, kardeşim gibidir. biz kaç senedir onunla beraber yaşadık. ailelerimiz çok iyi anlaşır bizde zaten ordan tanışıyoruz. birbirimizin bütün sırlarını biliriz. birbirimizden saklımız yoktur hatta ilk öpüşmesini gelip bana anlatmıştı.'' deyip kahkaha attım. o da güldü ama kızarmıştı da. Allison yanıma yaklaşıp sessizce kulağıma:
'' vampir olduğunu biliyor mu?'' dediğinde direkt cevap verdim.
''evet.'' dedim chris'e bakarak. felicity :
'' neyi?'' diye sordu. bizden şüphelenmeye başlamıştı. bende onu etkilemek istemediğim icin bir bahane uydurdum.
'' yattığını da anlattı mı?'' dedim gülerek. chris ve Allison ise bana şaşkın gözlerle baktı. Allison '' ne?'' dese de felicity'i işaret ettiğimde anlamıştı. sonra felicity Allison'a bakarak güldü. Allison'un suratı kızarmıştı. bende chris' e bakarak göz kırptım o da bana aynı şekilde karşılık verdi. etrafa bakındığımda stefan'ı göremiyordum. sadece matt'i görmüştüm. bizim masaya bakıyordu. kafasını olumsuz anlamda salladı. ne demek istiyorsun dercesine baktım ama sonra son kez chris'e bakıp gitti. chris'e baktım. niye ona baktı ki ne demek istedi? diye düşünürken chris ben anlamış olacak ki elini elime koyup:
'' iyi misin? rengin soldu birden.'' dedi. bende ona bakıp zorlama bir gülümseme ile:
''iyiyim çapkın.'' diyerek gülüşümü arttırmıştım. o da bana güldü. sonra Allison ile felicity yanımızdan ayrılmıştı. bizde masadan kalkıp sınıfa doğru yürüyorduk. '' hakikaten neden geldin birden sen böyle lydia' ya ne oldu, nasıl izin verdi sana böyle?'' dedim.
'' ailesinin yanına tatile gitti 1 aylığına. daha doğrusu gitmek zorunda kaldı. kardeşi hastalanmış. bende seni uzun zamandır görmediğimi fark ettiğim anda arabaya atlayıp yanına geldim güzellik.'' deyip o bembeyaz dişlerini gösteren bir gülüş attı bana. bende aynı şekilde yüzümün tamamını kaplayan bir gülüş attım. biz gülüşürken stefan'ı görmüştüm. yine o kızlaydı. gülüşüm suratımdan silinmişti. chris bunu fark edip hemen benim baktığım tarafa döndü.
'' kim bu?'' demişti donuk bir ses tonuyla. ona baktığımda onunda gülümsemesi gitmişti yerine cevap arayan bakışlar gelmişti.
'' boşver önemli biri değil.'' deyip geçiştirmek istemiştim. ama nerede bunu yapmak! bana inanmayıp üstüme geldi ve eliyle çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı.
'' bakışlarından öylece birisi olmadığını anlıyorum. o yüzden beni kandıramazsın hadi anlat.'' dedi ve eli hala yüzüme değiyordu. o sırada stefan'a baktım ve bize bakıyordu. bizi bu halde görmüştü yanlış anlayabilirdi. tam elini çenemden çekiltecekken 'neden yapayım ki bunu? barda beni erkeklerle görünce bakışlarını görmüştüm. sinirlenmişti ve bende onu sinir etmek için elimden geleni yapacağıma dair and içmiştim.' diye düşünüp chris'in yüzümdeki elini tutup fakat çekiltmeyip cevap verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR SEN.
Fantasy"Hayatına dehşetten başka bir şey getirmemiş bu adama karşı bir mıknatıs tarafîndan çekiliyormuş gibi bir çekim hissediyordu ve bu gerçek yüzünden kendinden nefret ediyordu. Ondan uzak durmayı denemiş ama yapamamıştı, nasıl durabilirdi ki? Karanlık...