''Neden kanallarda her zaman saçma sapan şeyler olur ki?'' diye sitem ederek kanalları geziyordum ama her şey iğrençti. Ya bana ne bez reklamlarından! Mecbur film izleyecektim. Sinirle televizyonu kapatıp kumandayı yere attım. Leptobu kucağıma alıp Google amcaya girdim. Fantastik mi izlesem romantik mi? Neredeyse bütün fantastik filmleri izlemiştim. Zaten en büyük fantastik şeyi ben yaşıyordum. O yüzden romantik film izlemeye karar verdim. Şu güzele benziyor sanki. Hmm, bir bakalım nasılmış? Aşk yemini adlı bir filmdi. Arkama yaslanıp filmi başlattım. Elimi tabağa götürdüm ve elime hiçbir şey gelmeyince oflayarak daha yeni başlayan filmi durdurup vampir hızıyla cips alıp tekrar yerime geçtim ve bir güzel yayıldım. Filmi başlatıp cipsimi yemeye devam ettim.
"Ya ama siz çok tatlısınız! " gözlerim dolmuş bir şekilde gülümsüyordum. Erkek olan kıza hasta diye bir kutu göndermişti. Pecetenin üstüne 'burnun için', ilaçların üstüne ' başın için' ve kendi fotoğrafının üstüne de; 'kalbin için.' Yazıyordu. Ne kadar da düşünceli, romantiksin öyle. Stefan ise bunun yanından bile geçmezdi. Bana bir çiçek bile almamıştı. Tamam, yine Stefan' ı düşünüyordum. Film ilerliyordu ve ben hiçbir saniyesini kaçırmak istemiyordum. Burnumu çekerek izlemeye devam ettim."Olamaz! Kız hafızasını mı kaybetti? Onca romantik anı unuttu mu? " filmdeki kocasından daha fazla şoka girmiştim. Hayatındaki en değerli hatta tek değerli olan insan onu hatırlamıyordu. Bu çok kötü bir şeydi. Ya hiç hatırlamaz ise? Yok ya. Her filmde olduğu gibi sonunda hatırlayacaktır. Sinemanın kuralı bu.
Adam resmen elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ona bütün anılarını hatırlatmaya çalışıyor, fakat kadın hiçbir şey mi hatırlamaz? Allah'ım, birazcık bile mi hatırlamaz ya! Çocuk çırpınıyor! Başka ne yapsın. Sen hatırlatmasan bile her daim yanında. Ailenden seni korumaya çalışıyor ama sen git eski sevgilini öp. Yapılır mı bu? Adam bunu bildiği halde seni bırakmadı. Tabii herkes Stefan Walmer gibi olacak diye bir şey yok. Onun gibi bırakmaz herkes. Üstelik hiçbir şey yokken bırakıp gitti. Ama bu adam! Bu adam ne yaptı? Bırakmadı. Sevdiği kadını bırakmadı. Stefan ise benim ne kadar acı çekeceğimi bildiği halde gitti. Son kez alnıma uzun bir öpücük konudurarak gitti."Beni bırakıp gitti! Şu adam kadar olamadı! " diye bağırıp cips tabağını yere attım ve içindeki cipsler yere saçıldı. Ben gözlerimden akan yaşları durduramazken bilgisayar ekranındaki Stefan' a tükürürcesine bakıyordum. Pislik Vampir!
"Beni nasıl bıraktın? En önemlisi neden bıraktın? Ben sana ne yaptım? " söylerken kelimeler boğazımda düğümleniyordu.
"Seni sevmekten başka ne yaptım! "Diye son ses bağırdım ve leptobun kapağını çekip bilgisayardan ayırdım. Yani çıplak elle bir çırpıda bilgisayarı kırdım. Çok öfkeliydim, çok kırgındım, çok yalnızdım. Stefan gittikten sonra hiçbir şeyden tat alamaz olmuştum. Kan bile içmek itici geliyordu. Tamam yine icemeden duramıyordum ama artık o istekle içmiyordum. Bu benim için iyi bir şeydi. Kan içmeyi sevmekten nefret ediyordum. Stefan' ın gitmesinin tek iyi yanı buydu. Baska hiçbir iyi yanı yoktu. Hepsi bana zarar verdi, hepsi beni yıktı. Şu anda onu karşımda görmeyi o kadar çok istiyordum ki... Şu an gelse özür dilese hiç düşünmeden affederdim. Hala kopamamıştım. Neden kopamamıştım? Neden bana acı çektirmesine izin veriyordum? Neden onun yüzünü, fotoğrafını görmek istiyordum?"Neden aklımdan çıkımıyorsun lanet olası! " diye bütün gücümle bağırıp masadaki vazoyu yere attım, masayı devirdim, bardakları kırdım. Ağlayarak Stefan' a saydırıyordum. Hala beni bırakmamasını söylüyordum. Bunu bana yapmaya hakkı olmadığını, nedem bıraktığını, neden beni yalnız bıraktığını soruyordum. O duymasa bile. Ağlayarak dizlerimin üstüne düştüm.
"Lanet olsun seni unutamıyorum. O gülüşünü aklımdan çıkaramıyorum! Bana bakışını aklımdan çıkaramıyorum. O kadar aklıma kazınmış ki her boş anımda o bakışını hatırlıyorum. Sonra nasıl beni terk ettiğini... Stefan seni hala çok seviyorum. Lütfen geri dön. Lütfen beni bırakma! " diye çığlık atarken kapının kırılma sesini duymamla gözyaşlarına boğulmuş gözlerimle bulanık görüyordum. Gözümü ovalayıp kapıyı kırıp hızlıca yanıma gelen kişiye baktım. Bu Allison'dı. Arkasından hepsi girmişti. Felicity, Matt ve Mark. Onun burada ne işi vardı?
![](https://img.wattpad.com/cover/39502770-288-k622153.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR SEN.
Fantasía"Hayatına dehşetten başka bir şey getirmemiş bu adama karşı bir mıknatıs tarafîndan çekiliyormuş gibi bir çekim hissediyordu ve bu gerçek yüzünden kendinden nefret ediyordu. Ondan uzak durmayı denemiş ama yapamamıştı, nasıl durabilirdi ki? Karanlık...