''Neden geri geldin Stefan?'' bu yüzüncü soruşum falan olmalıydı. Bana hiç mantıklı cevaplar vermiyordu. Hep canının istediğini ve beni ilgilendirmeyeceğini söyleyip duruyordu. Anlaşılan cevabımı alamayacaktım. Şu anda insanlığı kapalıydı. Yani bütün insani duyguları gitmişti. Yerine 'Deşici' Stefan gelmişti. Zaten Stefan'a baktığımda o eski Stefan yoktu. İnsanlığını kapamamış olsa bile artık o benim için eski Stefan olamayacaktı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımda bütün dikkatimi ona verip ciddi ses tonumla:
''Son kez soruyorum. Neden beni öylece bıraktın? Hadi bıraktın. Neden geri geldin?'' diye sorduğumda oflayarak gözlerimin içine baktı ve başını bana doğru uzatıp gözlerime konsantre oldu.
''Son kez söylüyorum. Herhangi bir nedeni yok. Canım istedi geldim. Kendi hür irademle. Yani seni ilgilendirmez.'' dediğinde öfkeyle oturduğum sandalyeden kalkıp, sandalyenin ayağını kırıp hızlıca onun karnına sapladım. Acı içinde gözlerimin içine bakarak bağırdı. Bunu yapmayı çok istiyordum. Beni nedenini söylemeden terk etmişti. Üstüne geri gelmişti ve beni ilgilendirmediğini söyleyip duruyordu. Karşımda katil bir Stefan vardı ve bunu hak ediyordu. O yüzden ben de acıma duygumu bir kenara bırakıp kazığı biraz daha dibe sapladım ve o da daha çok bağırdı. Sonra gözlerime baktı. Birkaç saniye sonra dudağı yukarı doğru kıvrılmıştı. Neden sırıtıyor diye bakarken gülerek:
''Bunu yapmak istemiyorsun.'' Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.
''Sence yapmak istemesem şu anda bu kazık karnına saplanmış bir şekilde olur muydu?'' diye kendine güvenen bir tavırla gözlerinin içine bakmaya devam ettim. O ise sırıtmasını kesmemişti. Aksine daha da büyümüştü. Acı içinde sesli bir şekilde güldü.
''Gözlerini kaçırıyordun. Bunu yapmak istemediğini biliyorum Katie. Sadece sinirini çıkarıyorsun; ama şu anda üzüldüğünü biliyorum. Hala bana önem veriyorsun. '' dediğinde sinirle yanağımı ısırıp kazığı yerinden oynatıp derine batırdım. O da acı içinde tıslayarak dişlerini sıktı ve nefesini tıslayarak verdi.
''Bana olan aşkın eskisi kadar olmasa da hala var Katie. Bu apaçık ortada. Ne kadar saklamaya çalışsan bile. '' Kendimi tutmaya çalışıyordum. Beni öfkelendirmek için elinden geleni yapıyordu. Peki neden bunu yapıyordu? Ben öfkelenince eline ne geçecekti?
''Neden böyle saçma şeyler söyleyerek sınırlarımı zorluyorsun Stefan? Beni mi sınıyorsun? Eğer öyleyse benim sinirli tarafımı hiç görmedin. Senin yanındayken hep mutluydum. Şimdi ise sen yanımdayken sadece üzüntü, bela getiriyorsun.'' diye cevap verdiğimde gülerek başını salladı. Allah'ım insanlığımı hiç kapamadım. Çok merak ediyorum nasıl bu kadar umursamaz olunuyor?
''Evet, seni mutlu ettiğimi biliyorum. Şimdi canını ne kadar acıttığımı da.'' Deyip birkaç saniye sustuktan sonra gözlerime baktı.
''Fakat şu anda bu umrumda değil. Eski ben olsaydı şu an seni üzdüğü için kendini parçalardı ama şimdi umrumda olan tek şey kendim. Ben artık bencil birisiyim Katie. Artık aşkı için kendini ve her şeyini feda eden, arkadaşlarını düşünmekten kendine vakit ayıramayan, sert olmasının yanında aslında duygusal kişiliğini saklayan kişi değilim. Benim gerçek benliğim bu Katie. Ben bencilim, kötüyüm, deşiciyim. Sadece insanlığım kapalı değilken bunları yapmaktan alıkoyan tek kişi sendin. Şimdi ise bunu yapamazsın. '' bütün konuşması boyunca gözlerinin içine bakıyordum. Bana öyle bir bakışı vardı ki... Sanki 'benden vazgeç, ben kötüyüm.' diyordu. Yutkunarak kazığı karnından çıkardım ve yere attım. Kaşlarım çatık bir şekilde hiçbir şey demeden odadan çıktım. Gözyaşlarımı bu sefer tutamıyordum. Akmak için çaba sarf ediyorlardı sanki. Dudaklarımı birbirine bastırarak sesimi çıkarmamaya çalıştım. Gözyaşlarımı silip derin bir nefes aldım ve yukarı çıktım. Kimse görmeden dışarı çıkmaya çalışırken Allison beni görüp önüme geçti ve beni durdurdu. Gözlerimi kaçırarak:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR SEN.
Fantasia"Hayatına dehşetten başka bir şey getirmemiş bu adama karşı bir mıknatıs tarafîndan çekiliyormuş gibi bir çekim hissediyordu ve bu gerçek yüzünden kendinden nefret ediyordu. Ondan uzak durmayı denemiş ama yapamamıştı, nasıl durabilirdi ki? Karanlık...