O beni dışarı sürüklerken arkamızda kargaşa devam ediyordu. Birkaç merdiven indik ve o otoparka gidene kadar konuşmadı. Burnundan soluyordu. Saçları koşmaktan ıslanmıştı. Kendi yoğun kokusu terle karışmıştı. Sonra durdu. Beni bir arabaya yasladı ve karşıma geçti. Dişlerini birbirine bastırırken bir şey demek ister gibi ağzını açtı. Ama demedi. Ben korkuyla tepkisini beklerken o arabaya hafif yumruklar atıp alt dudağını dişliyordu. Gözlerini kısarak bana bakıyordu. Sonra bir rüzgar esti. Titredim. Ve ona baktım. "Ü-üşüyeceksin." dedim.
Bunu dememle konuşmaya başladı. "Neden her zaman karşıma çıkıyorsun! Neden her zaman başını derde sokuyorsun! Lanet olası! Her zaman seni kurtaramam! Ben hep yanında olamam!" Arkamdaki arabaya sert bir yumruk attığında korkum arttı.
Yutkunarak konuşmaya çalıştım. "Beni kurtarmak zorunda değilsiniz Bay Toml-"
"BANA BAY TOMLİNSON DEME!! SENİ KURTARMASAYDIM DA SİKMESİNİ Mİ İZLESEYDİM LİANA! KÜÇÜK ŞIMARIK BİR ÇOCUK GİBİ DAVRANMA!"
"B-ben..."
"Telefonununu ver!"
"Neden?"
"Taksi çağıracağım, burdan gitmen için."
Cebimden telefonu çıkartırken "Ben çağırabilirim, beni beklemek zorunda değilsin."
Derin bir nefes verip "Bunu da eline yüzüne bulaştırmanı istemiyorum. Tanıdığım bir taksici var."
Alt dudağımı dişlerimin arasına alırken telefonu uzattım. İçimden "Umarım mesaj gelmemiştir." diye dua ettim.
Telefonu alırken eli elime değdi. Gözlerim kısa süreli kapandı. Ondan nefret ediyordum ama onda karşı koyamadığım bir çekim vardı. Olmaması gereken.
O konuşurken onu izliyordum. Üşütecekti. Benim yüzümden. Gerçekten her boka battığımda yanımdaydı. Neden? Neden beni kurtarıyordu?
"On dakikaya burda olacak." dediğinde başımı sallayıp "Siz gidebilirsiniz maç başlamıştır." dedim.
Yanıma gelip sırtını arabaya yasladı. "Kırmızı kart yedim. Tramplardan birinin burnunu kırdım görmedin mi? Ah! Tabiiki görmedin. O sırada çok meşguldün öyle değil mi?"
İç çekip "Tamam buraya gelmek çok boktan bir durumdu. Ama Marcy, Jace'in dikkatini dağıtabileceğimi söylemişti."
"Ama yalnızca benim dikkatim dağıldı." diye mırıldandı.
"Ne?"
"Beni duydun. Başının belaya gireceğine öyle emindim ki." Yan yan bana bakarken sırıtıyordu. Kalbimi eritmişti bakışı. Ne saçmalıyorum ben!? Kendine gel Li!
Ama gülümsememe engel olamadan "Benim yüzümden çok top kaçırdın.." Sonra duraksadım ve "Louis." diye ekledim."Evet. Bana iyilik borçların artıyor Liana. Suzie nasıl?" derken sırıtışı genişlemişti.
"Ah.. O iyi." diyerek güldüm. "Bazen seni soruyor." dedim ki cidden soruyordu.
"Tatlı bir annen var."
"Öyle..." Sonra aklıma gelen şeyle "Yarın akşam yemeğe gelmek ister misin? Annem seni ağırlamaktan eminim çok mutluluk duyar." Bunu ne amaçla dedim bilmiyorum. Sanırım iyilik borçlarını bu şekilde ödemeye çalışıyorum.
"Peki ya sen?" dedi. Sesinde merak vardı.
"Ben.. Tabii bende öğretmenimi ağırlamaktan mutluluk duyarım."
"Tabii öğretmen." diye homurdandı.
Sinirlenmesi hoşuma gitmişti. Gülümsedim. Sonra korna çaldı.
"A-ha! Geldi."
"Tamam. O halde teşekkürler." diyerek gelen taksiye doğru yürüdüm.
"Ne demek! Sizi kurtarmak görevim." diyerek bindiğim taksinin kapısını kapattı. Ve ben de iç çekerek koltuğa yaslandım.
. . .
Merhaba Millet! Size uzunca bir bölüm yazdım ve bir de duyurum var. Diğer hesabım olan Hazzaction'a dönüş yaptım. Ama finalleri yapana kadar bi ayağım burda olacak. Yorumlara ordan cevap verirsem "Bu karı kim yazar yerine cevap veriyor." demeyin asmpmp Ve beni orada yalnız bırakmayın .x
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tiptoe. // tomlinson
Короткий рассказPaçalarımı sıvadım ve Peşindeyim. . . __________________ ©styloves, Nisan 2015 ©Tüm Hakları Saklıdır.