y e t m i ş b i r.

576 62 19
                                    

Yorum pleaseee :))

Telefonumu şarja takıp dolabımı açtım. Pek maça gitmezdim ama maç için özel bir şey giyinileceğini sanmıyordum. Belki bi forma olabilirdi. Ama formam yoktu. Bu yüzden grup tişörtlerimden birini seçtim. Ve şansıma Panic At The Disco çıktı. Ve bende Ballad of Mona Lisa'yı mırıldanarak hazırlanmayı sürdürdüm.

Arada telefonuma bakıyordum ama hiç mesaj yoktu.

Ben de yatağımda uzanarak müzik dinlemeye devam ettim. Sonra gelen mesaj sesi beni yataktan hoplattı. Ve komidinin üstünden telefonu alayım derken yere düşürdüm. Tanrım! Niye elim ayağıma dolaşmıştı ki? Derin nefes alıp yerdeki telefonumu çekip yukarı çıkardım. Bu süreçte yatağımdan kalkmamam ayrı bir başarıydı.

Mesaja baktığımda biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü bu mesaj Marcy'nin en yakın arkadaşı Anna'dandı. Muhtemelen Marcy manikürlü tırnakları bozulacak diye Anna'ya mesaj attırmıştı. Maçın olacağı yerin adresini ve saatini yazmıştı.

Bu da demek oluyor ki iki saat içinde Woodstock Sahasında olmalıydım.

Çantamı ve ceketimi alıp oturma odasına indim. Annem Martha'yı izlerken bir yandan da notlar alıyordu. Sonra beni farkedip gözlüğünü burnunun ucuna kadar indirerek "Nereye böyle küçük hanım?" diye sordu.

Annem benim dışarı çıkmama alışık değildi. Çünkü genelde evde hatta odamda pineklerdim. Ama o sürekli sanki çok arkadaşım varmış gibi arkadaşlarımla gezmemi isterdi. Bu yüzden izin işini dert etmiyordum.

"Marcy beni futbol maçına davet etti." dedim.

"Bu harika! Ne zaman gidiyorsun??"

"Birazdan anne. Niye bu kadar sevindin ki? Yoksa yine öğretmenlerimden birini eve mi atacaksın?" dedim iğneyici tavırla.

"Ah o konuyu kapattık sanıyordum Liana. Ben sadece kızımın sosyalleşmesine seviniyorum. Ayrıca hemen gitmeyeceksen dolapta senin için portakal suyu ve cheesecake var." dedikten sonra işine döndü.

Arkadan ona sarılıp "Öyle demek istememiştim. Üzgünüm anne." diyerek yanağını öptüm.

"Tamam Liana! Özrünü kabul ediyorum. Şimdi izin verirsen şu havuçlu kürün tarifini almalıyım. Kırışıklıklara birebir diyor Martha!!"

"Tabi Martha söylüyorsa doğrudur. Yaşasın Ulu Martha!" diye dalga geçerek buzdolabının kapağını açtım ve portakal suyumla chesecake'imi aldım. Yerken bir yandan da mesajlarımı kontrol ediyordum. Sonra ben portakal suyumu yudumlarken telefonum titredi. Ağzımdakileri püskürtecekken elimle kapattım ve avcum berbat oldu. Ama yine de mesajı açtım.

KocaPopoluWillie: Maça gelmeni istemiyorum Liana!

Ben: Bak sen! demek sen de orda olacaksın.

KocaPopoluWillie: Ben orda olacağım ama sen olmayacaksın

Ben: Nedenmiş o?

KocaPopoluWillie: Çünkü ora sana uygun değil.

Ben: Buna sen karar veremezsin

Ben: Çok istiyorsan gel ve beni durdur WİLLİE!

. . .

tiptoe. // tomlinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin