8.Bölüm-Berk şeysi

120K 5K 1K
                                    

@korecanz86 adlı kişiye ithafen❤
Media'da ki Berk.

Yutkunarak arkamı döndüm ve Tolga'ya baktım.

"Gerçekten buradan geçip bana selam vermeden gidecektin öyle mi?" dedi kırılmış bir ifadeyle.

Bence ben onu görürsem ne yapacağım diye kesinlikle önceden düşünmeliydim, ah pardon buraya planlı gelmemiştim, evet.

Ne diyeceğimi bilmiyor halde ona bakarken kendini gülümsememek için zor tutan bir ifadeyle - ya da ben öyle görmek istiyor olabilirdim.- "İçeri." diyerek bir eliyle kapıyı aralarken, bir yandan da kafasıyla içeri girmem için işaret verdi.

Herhangi bir şey söylemeden, adeta suçlu bir çocukmuşum gibi dükkana girdim ve yerde yatan Joe'ya gülümseyerek şöminenin önündeki koltuğa oturdum.

Tolga önce bir süre ayakta kalarak bana baktı ve sonra karşımdaki koltuğa oturarak "Bana selam vermeyi unuttun mu yoksa bilerek mi dükkana girmedin?" dedi.

"Şey, sadece buradan geçtiğimin bile farkında değildim, başka bir şey düşünüyordum." dedim. Umarım attığım yalan anlaşılmamıştır, lütfen lütfen!

Birşey söylemeyerek kalkıp içeri geçti ve az sonra elinde kahvelerle geri geldi.

"O zaman cezalısın!"

"Ceza mı?" dedim şaşkınlıkla. Tolga gülmeye başlarken ben hala şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Bana bir pasta borçlusun."

"Hah." dedim rahatlayarak. Bence yalan söylediğimi anlamamıştı. Yoksa anlamış mıydı?

"Sorun değil sana arka caddedeki pastaneden alıp geleyim." dedim gülerek ve bu eylemimi gerçekleştirmek adına ayağa kalktım.

Birden oda ayağa kalkarak beni kolumdan yakaladı. Ne olduğuna anlam veremeyerek şaşkınca yüzüne baktım.

"O kadar kolay değil küçük hanım..."

Burda kesmek istiyorum. Küçük Hanım mı? Ben mi KÜÇÜĞÜM? Yok canım, ehe. Herneyse, devam edelim.

"... Benim istediğim pastaneden alınmış bir pasta değil. Ben senin yaptığın pastayı istiyorum."

Aman Tanrım! Pasta elbette yaparım, sorun değil ama sorun şu ki yaptığım gibi dayanamadan yerim. Ben sırf bunun için evin en ücra köşelerinde ki en ufak tehlikeli abur cuburları ve tüm o pasta malzemelerimi çöpe atmıştım. Gerçi, diyette tatlı krizine girdiğim dönemler için kitaplığımda ki kitapların arkasına bir kavanoz Nutella saklamıştım ama Melis hiç acımadan içine su koyup çöpe attığında elimde ki son kalorili yiyeceğide kaybetmiştim. Sonuç olarak, kendimi tüm bunlardan uzak tutmaya çalışıyordum ve şimdi benden bir pasta istemek çölde susuz kalmış bir insana şu suları içmeden 50 kilometre taşı bakalım demekle aynı şeydi! Tamam belki abartmış olabilirim, belki de 5 kilometre...

Öte yandan ne diyebilirdim ki? Sonuçta adama ayıp etmiştim hatta yalan bile söylemiştim. Üstelik sevgilisi olup olmaması beni ilgilendirmezdi. Bu adam sadece arkadaşım olmaya çalışıyordu. Üstelik onca yaptığı iyiliğe rağmen ona bir pastayı çok göremezdim.

Bunların hepsini saniyenin onda biri kadar bir zaman içerisinde düşündüğüme inanabiliyor musunuz? Çünkü Tolga cümlesini bitirir bitirmez "Elbette!" diyip bir de üstüne kocaman gülümsemiştim bile.

"Peki ne zamana olur pastam?"

"Şey diğer hafta Perşembe uygun mu , biraz işlerim var da..." dedim. Öncelikle şu köşe yazısı işini halletmek ve bir kaç gün spor olayına odaklanmak istiyordum.

1.Külkedisinin Zayıflama Hikayesi 2.Gizemli Erkek AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin