34. Bölüm - POL (Part 2)

81.1K 4.1K 1.2K
                                    

Bu bölümü canım annem Özlem Güngördü'ye ithaf ediyorum :)

Media'da ki çalışma için minikitapkurdu'na çok teşekkürler:)

"Nasılsın Öykü?" dedi Tolga beni baştan sona inceleyerek.

Eğer bana dürbünle evini neden gözetlediğimi, dahası benim sapık mı olduğumu soracak olursa ne diyeceğimi düşünürken cevap verememiştim.

Tolga beni baştan sona incelerken, yine burnumun dibime girmesiyle kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Sürekli bu kadar yakınıma gelmesi ve daha önce kimseden alamadığım bu eşsiz kokusu başımı döndürüyor ve en derinliklerime kadar bana bir ateş basıyordu.

Tolga başını eğmiş bana masum masum bakmaya devam ederken, bende güçlükle ağzımı açarak "İyiyim." dedim.

"Harika görünüyorsun." dedi ciddi anlamda vücudumu incelemeye başlayarak. Aslına bakarsanız, harika göründüğüm filan yoktu. Klasik ev halimi hepiniz biliyorsunuz.

"Te- teşekkür ederim."

"Beni içeri davet etmeyecek misin?"

"Ah tabi, girsene." dedim sonunda kendimi kenara çekerek. Aramızda ki bu yakın mesafenin açılmasına gerçekten sevinmiştim çünkü kalp atışlarımın normale dönmesine ihtiyacım vardı. Hayır yani, düşünsenize kalp krizi geçirdiğimi filan. Of, rezillik! Yine saptın konulardan Öykü, ne diyorsun? Hemen mutfağa gidip kahve koy!

Kendimle bir iç savaş verdikten sonra, hala sıcak olan kahveden iki kupa doldurarak salona Tolga'nın yanına geçtim.

Tolga ise elinde dürbünle ayakta beni bekliyordu. Elim ayağım titrerken, kahveleri düşürmemek için oldukça çaba sarfetmiştim. Sakin ol Öykü, sakin ol kızım!

Çarpık bir gülümsemeyle Tolga'ya baktım. Tanrım! Dürbünü elinde salladığına göre kesinlikle beni görmüş olmalıydı.

"Ne yapıyorsun o dürbünle?" dedim en sonunda merakıma yenilerek. Bana kalırsa bu soruyu asıl sorması gereken kişi oydu gerçi...

"Yere düşürmüşsün..."

Ah zeki ben! Canım ben! Delillerimi ortada bırakmakta üstüme yoktu!

"Ah şey, teşekkürler." diyerek Tolga'nın elinden dürbünü aldım ve yastığın arkasına sakladım.

"Ne yapıyorsun ki o dürbünle, merak ettim." dedi Tolga yüzünde muzip bir gülümsemeyle. Bir yandan da kahvesini eline alarak koltukta yanıma oturdu.

"Ben şey..." dedim alt dudağımı dişlerken. Bizim siteden bir manzara gözüktüğü yoktu, görebileceğim tek yer ya Sevgi Teyze'nin evi, ya da Tolga'nın eviydi. Eee Sevgi Teyze'yi gözetlemeyeceğime göre! Yüzümü buruşturarak Tolga'ya döndüm, "... Bazen yıldızları izlerim de."

"Yıldızları mı?" dedi Tolga bir kahkaha atarken. Ne yapabilirdim, yalan söylemeyi beceremiyordum sonuçta...

"Benim bildiğim yıldızlara teleskopla bakılır ama neyse, işine karışmak gibi olmasın tabii... Belki senin 'yıldız' diye tabir ettiğin şey başkadır." dedi tekrar yüzüme anlamlı bir şekilde bakıp, gülümserken.

Kendisini mi kast etmişti? Acaba anlamış olabilir miydi? Kesinlikle artık bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyordum.

"Tolga, aslında benim sana sormak istediğim bir şey var."

"Benimde sana sormak istediğim bir şey var ama madem önce sen sordun, sen söyle."

"Yok, önce ben sorduysam önce sen söyle."

1.Külkedisinin Zayıflama Hikayesi 2.Gizemli Erkek AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin