(Selam millet! Kısa bir aradan sonra devam ediyorum. Yaklaşık 50 bölüm sürecek olan bu macerada tarafınızı seçmeye hazır olun. Çünkü büyük vurgunlarla geliyorum...)
Hoç bu sabah sessiz ve bir o kadar da sakindi. Kanı dondurulmuş ve gözleri sabitlenmiş gibi camından dışarı bakıyordu. İçinde korku yoktu. Yıllar önce bunu yenmişti. Endişe vardı içinde, ufak bir toz taneciği kadar da olsa sonu rahatsız eden duygu parıltıları... Biriken koyu renk düşünceler.
Birbiriyle bağdaştıramadığı, boşluk dolu olaylar vardı. Yıllarca yaptığı savaşları düşündü, öldürdüğü iblisleri. Beyninde birçok yara açılmıştı. Kısık bir gıcırtı, yaralarına perde çekmesini bağırdı sanki. Kapı gıcırtısı. Yağlanmamış olması Hoç'u sinirlendirmiyordu çünkü bu onun için önemliydi. İçeri giren her kimse onun girdiğini arkası dönükken bile duymalıydı. Basit bir hayat kuralı...
Gözlerini devirdi. Düşünmesi ve çözüm bulmaya çalışması gereken çok şey vardı. Ne yazık ki bu şeyleri bir anda düşünemiyor, düşünmeye çalıştıkça kafayı yemekten korkuyordu. Sabrını taşırmamalıydı. Üst üste gelen olaylar onu daha da çok yoruyordu. Sesler artık daha da keskinleşmişti. Sesler ve uyarılar...
"Hoç?"
Jamie. Tanrım... Ses tonu doğru değildi. Merak ve ufak bir sarsıntı durumunun birleşip ortaya sunduğu bu gırtlaktan gelen ses tonunu pek sevdiği söylenemezdi. Kimsenin yüzünü görmek ve Jamie'nin meraklı bakışlarından uzak kalmak için ona bakmadı. Camdan dışarı bakmaya devam ediyordu. Gelebilecek her türlü soruya hazırlıklı olmaya çalıştı. Değildi ama öyleymiş gibi yaptı. Jamie onun yüz ifadesini görmese bile mimiklerini uygulamaktan çekinmeyip kaşlarını kaldırdı.
"Evet Jamie?"
Jamie'nin boğazından bir düğüm halinde inan o yutkunma sesi Hoç'u irkiltmişti. Sorunlar yeterince büyük ve çözülmesi zor iken Jamie'nin buna parmak basmasını istemiyordu. Camın küçük bir bölgesinden Jamie'nin soluk yansımasını görebiliyordu.
"Hoç... Dün gece olanlar için üzgünüm."
Jamie gerçekten üzgün sayılmazdı. Bu üzüntü kesinlikle değildi. Sadece kendine kızıyordu o kadar. Nasıl olmuştu da o kişi yine gelip şarkıyı söyleyebilmişti? Özellikle de Jamie tüm gece gözünü kırpmadan kapının önünde beklemişken. Başka bir giriş veya dışarıdan açılabilen cam yoktu. Onu gözden kaçırması onu sinirlendirmişti. Hoç bu durum karşısında Jamie'ye kızmamıştı. -Aklına başka şeyler takıldığından olsa gerek- odasına çıkıp kafa dinlemesi gerektiğini tüm avcılara iletmişti o kadar. Odasına gelişinden yarım saat sonra Jamie gelmişti ve olanlar sadece bunlardı. Tabi Hoç'un anlattıklarını saymazsak...
Jamie Hoç'un cevap vermesini bekliyordu. Buraya üzgün olduğunu söylemek için değil, olanları Hoç'un tarafından dinlemek için gelmişti. Hoç ellerini cama dayadı.
"Bir şarkı söyle."
"Anlamadım?"
"Herhangi bir şarkı... Evet, söyle"
Jamie Hoç'un garip anlatımları olduğunu farkındaydı ama bu diğerleri gibi değildi. Aklına gelen ilk şarkıyı mırıldandı. Başlamasından birkaç saniye sonra Hoç iki eli havada bir şekilde aniden arkasını dönüp Jamie'ye doğru yürüdü. Yakaladım der gibi bakışları vardı.
"İşte sorun bu! Ben seni görmediğim halde söylediğin şarkıyı duyabilirim."
"Orayı gerçekten kontrol ettim. Şarkı söylenirken orada hiç kimse yoktu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİNTA
Mystery / Thrillerİblisler, kurt adamlar, vampirler, honglar, pajular ve iblis avcılarının yaşadığı; fanilerin göremediği dünyaya girmeye hazır mısınız? Bu yolculukta sizinle ne istediğini bilen ve uğrunda her şeyi yapmaya hazır bir kadın olacak. Beynindeki kıvrımla...