22. BÖLÜM

133 13 4
                                    


Güneşin doğuşundan sonra ortalık aydınlanmaya başlamıştı. Ama Jamie'nin odasına en ufak bir ışık parıltısı bile girmemişti. Siyah güneşliklerini camın sonuna kadar çekmiş, çift kişilik yatağının tam ortasına dizleriyle yüzünü kapatarak oturmuştu. Gördüklerini aklından silmek, sonsuza dek unutmak istiyordu. Her şeye yeniden başlamak için elinden ne gelse yapardı fakat eli kolu bağlıydı. Yapacak bir şeyi ya da atacak bir adımı yoktu. Ginta ona Paju olmadığını söylemişti. Her ne kadar ona bu açıklama yetmese de Jamie içini ferah tutmaya çalışıyordu. Bazen aklına Ginta'nın Paju olma ihtimali geliyor ve olacakları düşünüp çıldırıyordu. Böyle bir durum olursa onunla asla beraber olamayacağını farkındaydı. Her seferinde çarşafı o kadar çok sıkıyordu ki, bir kısmını yırtmıştı. Kendini iyi hissetmiyordu. Odasının karanlığında yok olup gitmeyi diledi. Kafasını iyice dizlerinin arasına yumdu. Gözlerini açsa da karanlıktan hiçbir şey göremeyeceğini biliyordu ama odasına bir şeyin girdiğini fark edince kafasını kaldırmış ve refleks olarak gözlerini açmıştı. Kim olduğunu sorgulamasına vakit kalmadan siyah güneşlikler duvarın kenarına doğru hızlıca sürüklendi ve yüzüne güneşin kızgın ışığı vurdu. Gözlerini kırpıştırdı. Işık farkından dolayı gözleri kamaşmıştı, hâlâ kim olduğunu göremiyordu. Sonra camın önünden geçerken gölge oluşturan vücuduna baktığında camı açanın Ginta olduğunu anlayıp kafasını yeniden gömdü.

"Çık" dedi, hiç tahmin edemediği kadar sakin bir ses tonuyla.

"Jamie kalk." Ginta'nın sesi çok rahattı.

Jamie gömülü kafasından dolayı etrafı göremese de Ginta'nın dolap kapaklarını açtığını duyup tekrar etti.

"Odamdan çık..."

Muhtemelen ahşap dolabının en üstündeki çarşaflardan birini Ginta yere fırlatmıştı. Sonra sandalye sesi duyuldu. Dizinin arasından baktığında Ginta'nın onu umursamadan elinde çarşafla sandalyeyi yerine koyduğunu gördü. Hemen ardından da kolunu tuttu. Ginta'nın eli çok soğuktu ve vücudundaki ferah koku her tarafa yayılmıştı. Jamie'nin kolunu hafif tutuyor ve onu, "kalk" der gibi yataktan dışarıya doğru çekiyordu. Jamie kafasını iyice kaldırdı. Yutkunduğunda boğazından geçen düğümle içi bir garip olmuştu. Ginta'nın yüzüne baktı. Yatağın kenarına oturmuştu bu sefer. Kolunu saran elini tuttu.

"Neden yaptın."

Jamie bu soruya cevap beklemiyordu sadece sesli düşünmüştü ama Ginta'nın gözlerine baktığında onun cevap vereceğini fark etmişti.

"Kalk yataktan."

Beklediği şey bu değildi. İlk başta sormak istememişti fakat bir his içini sarmış ve sormak için direnmişti.

"Bana doğruyu söyle, sen... Pa" paju kelimesinin Jamie'nin ağzından çıkmasına vakit vermeden Ginta onu yukarı doğru çekti. Artık Jamie ayaktaydı ve Ginta'nın dolu gözlerini daha yakından görebiliyordu. Nefesi nefesini kesti. Sonra sıcak bir sözcük döküldü Ginta'nın dudaklarından. Dolu gözlerini kırpıştırdı. Ağlamamak için kendini tutuyordu.

"Ben Paju değilim ve o gördüğün kanatlar bana ait değil... O sadece bir büyü." Her kelimesinde sesi titriyor, yalan söylemeyi beceremiyordu. Jamie yalan olduğunu farkındaydı fakat bunu asla kendine itiraf etmiyor, aksine kendini kandırabilmek için çok çaba sarf ediyordu.

"Oraya neden gittin?" Jamie sözlerini çok kısık bir sesle söylüyordu ve sesinin getirdiği her duygu Ginta'yı idam ediyordu sanki.

"Ne yaptın orda?(...) Kiminleydin?(...) Merak ediyorum... Ama sakın anlatma. Sakın söyleme ne olduğunu. Yoksa aklıma yenik düşerim. Anlatacağın şeyde bir hata bulmaktan korkuyorum... Ben senin Paju olmadığına inandırmak istiyorum kendimi."

GİNTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin