18. BÖLÜM

118 14 1
                                    


(Jamie anlatıyor)

O gece beni barın köşesinde bırakması koymuyordu bana. Tam yanıma gelmişken her şeyi tekrar batırdım ya ona üzülüyorum. Sonu kötü biten hiçbir şey güzel yaşanmamıştır aslında. Ben de o trajedilerden biri olmaktan korkuyorum. Korkuyorum da... Ben korkunca daha da berbat ediyorum her şeyi. Belki etkilenir diye öpmüştüm onu. Ama asıl etki bende oldu. Anladım ki; tekme tokat girişmişim ben yalnızlığa. Ginta tiksiniyor benden. O tükürdükten sonra hiç yıkamak istememiştim yüzümü. Onun vereceği utanç sürsün, yerin dibine gireyim diye. Sonra yıkadım yüzümü, çünkü fark ettim ki daha derine batamazmışım. En dipteymişim zaten. Ben sonsuz bir çukura saplanmışım.

Şimdi pişmanlığın elinde tavalar tencereler, başımda vuruyor tokmağı. "Aptal! Nasıl olur da şüphe edersin!" diye bağırıyor o ince sesiyle. Duymak istemesem de kaçacak yerim yok. Her yanımda bir çığlık. Duramıyorum, durduramıyorum. Bir çığlıkta ben atsam. Duyar mı beni? Koşarak boynuma atlar mı, yeniden?

Bilemiyorum. Şimdilerde durgunum. Odama kapanmış, çıkan savaşlardan habersizim. Bir silah eksildi karargâhtan. Kovulmama az kaldı. Her an Hoç kapımda belirebilir, elindeki koca deri mührüyle. Mührü derime basarsa bittim demektir. Son verilir tüm avcılık hayatıma... Ya da hiç sorun etmemeliyim. Zaten pek bir anlamı yoktu hayatım şu geçen son bir ayda. Ginta'nın kokusuyla sarhoş olmayı özledim ben. Onsuz bir hiç mişim meğerse. Ne ara bu kadar çok bağlanmışım, bilmiyorum. Onsuz geçirdiğim her saniyeye sövüyorum...

***

(son olaydan iki hafta sonra)

Karargâhın sisli duvarlarının ardında her gün bir çekişme yaşanıyordu. Bill her ne kadar itiraz etse de Hoç, hiçbir savaşa katılmayan Jamie'yi kovmakta kararlıydı. Yine bir bağrışmanın ortasında başını camdan çıkardı. Pencerenin altına gizlenmiş, olanları duymaya çalışan Ginta'yı görememişti bile. En kararlı ses tonu ile konuştu:

"Jamie şimdi gitmeyecek. En azından şu aptal psikolojisi düzelene kadar. Eğer onu şimdi kovarsam kendini salacak ve içkiye verecektir. Onu kaybetmek istemeyiz." Pencereye dayadığı ellerini hızla geri çekerek arkasını döndü. Dönerken bozulan ceketinin pilelerini düzeltip devam etti. "Bill! Bu konuda görev senin. Jamie'yi iyi hale getirmek zorundasın. Bir hafta mühlet. Düzelttin düzelttin, düzeltemezsen Jamie'nin avcılık hayatına son verilecek"

Hoç bunu yapmakla sorumluydu. Bir ay boyunca savaşlara katılmayan ve etkin bir hal göstermeyen her avcı mühürlenmek zorundaydı. Nesilleri tükenmeye yavaş yavaş başladığı için tüm avcıların başındaki bilge kişi olan Arthur bu sıkı yönetimin uygulanmasına karar vermişti. Bu yönetim kararının Jamie üzerinde uygulanacağını, pencere ardından duyan Ginta ise artık şaşırmıyordu. Jamie'yi cezalandırmak istese de içten içe ona zarar gelmesini de pek istemiyordu. Ama soran olsa "Jamie'yi korumak için yapıyorum" asla demezdi. O bunu kendine itiraf etmeden Jamie'yi gözetliyordu. Son konuşmayı duyduğu gibi kaldığı binaya geri döndü. Diğer insanlar artık orada değildi. Onlar taşınmışlardı ama yerlerine de birkaç yeni insan gelmişti. Zararsız ama alkolik ve esrarlı tiplerdi. Ginta her gün onlardan yeni kıyafetler alıyordu. En son aldığı siyah transparan dantelli elbise ona daha kadınsı bir görünüm katıyordu. Onu giyip -yan tarafındaki yatakta yatan kadına ait- ayakkabıları ayağına geçirdi. Masanın üstünde paraların birazını aldı. Bu kıyafetin üzerine çok şık bir saç yaptırmak istiyordu. Elindeki paranın tümüyle bir kuaföre gidip saçlarını yaptırdı. Artık o 22'lik kız gitmiş yerine 25 yaşında ve daha oturaklı (Aynı zamanda sexy) bir kadın gelmişti. Sanki yıllardır topuklu giyiyor ve bu tarz abiye kıyafetlerle dolaşıyormuş gibi bir havası vardı. Fazlasıyla asil ve şıktı. Nereye gittiğini gayet net biliyor giydi. Asfaltı yeni dökülmüş, siyah yollardan geçip taksilerden birisine bindi. Arka sağ koltuğa oturmuştu. Ton bir ses ile taksi şoförüne gidecekleri geri söyledi.

GİNTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin