25.BÖLÜM (özel)

98 14 6
                                    


Korku...

Zamana karşı oluşan acı bir korku...

Şimdi tek hissettikleri buydu. İkisi de korkuyordu ama bunu dile getiremeyecek kadar da hassaslardı.

Birbirlerinin gözlerine bakıp itirafta bulunmak bu kadar zorken, yapabildikleri tek şey birbirlerini sevdiklerini söyleyip asla birbirlerini bırakmayacaklarına yemin etmekti. Onların ettiği her söz bir yemin gibiydi. Birbirlerine sıkı sıkı tutunuyorlar ve sonlarının kötü biteceğini bile bile sevgilerini gizlemiyorlardı. Ama ikisinin de içinde garip bir şey vardı. Zehirli bir sudan alınan her bir yudumun verdiği hissizlik ve ölüm hissiydi bu. Geceleri bile uyuyamıyordu Jamie. Ve o gece Ginta'nın kulağına fısıldadı. Uyku sersemiydi.

"Zehir... Seni sevmek, zehir gibi Ginta. Korkusuzca içiyorum ben o zehri. Ama sonu kötü bitecek biliyorum." Sesi titredi ve devam etti "Kendimi o kötü sona değil de, geçire bileceğimiz güzel zamanlara adadım ben. İçimde bir yerlerde o zehir harekete geçti bile. Yangının gelişini, kokusunu ve bize yaşatacaklarını seziyor gibiyim. Korkuyorum... Çok korkuyorum. Ama ölmekten değil, seni kaybetmekten..."

Ginta içini kemiren sıkıntıyı yenmeye çalıştı.

"Belki de.... Beni sevmemelisin... Çünkü bilmediğin o kadar çok şey var ki...Sana acıdan başka bir şey vermiyorum."

"Anlat bana... Lütfen anlat. Bileyim her şeyi, ne olacaksa olsun artık."

Jamie ellerini Ginta'nın yüzünde gezdirdi, daha da yaklaştı ona.

"Söz veremem. Sana güzel günler de vaat edemem. Yolun sonunu biliyorsun Jamie. Kötü bitecek. Biz imkânsızı yaşıyoruz ve bunun cefasını çekeceğiz... Beni sevmen sana sadece kötülük getirecek. Bu yüzden kendimi senden uzak tutmak istiyorum bazen... Ama sonra bir bağ kopuyor içimden, herhangi bir kızın senin yanından geçmesine bile tahammül edemez oluyorum. Öyle bir çıkmazdayım ki... Seni kendimden uzak tutmak istersem, ben yanarak kül olacağım..."

"...Eğer ben senden uzak kalırsam yanarak kül olacağım."

"Öyleyse, bunun bir çıkışı yok. Uzak kalmak veya yakınında olmak... Hiçbir şey çözüm değil mi bizim sonumuza?"

"Bir yolu var Ginta... Bir yolu var. Susmak, gizlemek her şeyi. Senin gizlilerini öğrenmek canımı yakacak biliyorum ama senden uzak kalmak kadar hiçbir şey yakamaz canımı... Bir daha düşünme bile bunu. Gerekirse kaçacağız, savaşacağız ve canım pahasına ben seni koruyacağım o canilerden..."

"Caniler... O canilerin kim olduğunu çok iyi biliyorum... Buraya neden geldim biliyor musun?"

"Hayır sus... Lütfen anlatma."

"Nasıl soyumuzun tükendiğini, ailemin nasıl yok olduğunu anlattılar mı sana?"

"Ginta, yapma..."

"Siz yok ettiniz bizi. Patinyum'da mutluyduk. Kendi krallığımız vardı ve ben mutluydum. Gerçekten mutlu... Sonra bir fırtına koptu, kör edici. Annemi sürükleyerek götürdüler, sarayımızın yerlerinde hâlâ kan var. Babamı bıçaklarken gözünü bile kırpmayan adamı kapının kenarından gördüm ben! O cani yüzü gördüm! Komşularımızı ve dostlarımızı acımasızca kelepçeleyip esir alan, onları canlarının son demine kadar (sizin oyunlarınız için) oyuncağa çeviren canileri gördüm! Ve giderken bıraktıkları hiçbir şeyi sildirmedim. Her şey katliamcı avcıların bıraktığı gibi! Senin akrabaların öldürdü benim annemi, babamı! Tiksindim hepinizden! Sırf bizim (Pajuların) yeteneklerini kullanmak için esir alıyorsunuz bizi! O gün olanları gördüm ya, benim elime de taktılar ya o kelepçelerden ant içtim ben! Sizin soyunuzu da tüketecektim! Tüm her şeyi alt üst ettin sen. Beni, benim duygularımı, kişiliğimi değiştirdin... Benim gördüğüm avcılar kötüyken, sen nasıl oluyor da bu kadar iyi oluyorsun? Peki bize neden böyle yaptınız,beni böyle nefretle doldurup, kardeşimin hayatının içine etmek yerine neden bizimle anlaşmaya çalışmadınız?! Neden ha neden...?"

Ginta'nın yaşlı gözlerini sildi ve göğsüne bastırdı. Onun titreyen sesini daha fazla duymak istemiyordu çünkü o doğruları söylerken, Jamie'nin içi parça parça oluyordu. Ona sıkıca sarıldı.

"Ben değildim. Yemin ederim ben değildim. Gelmedim o savaşa. Senin hiçbir akrabana ya da herhangi bir Paju'ya bıçak atmadım. Hiç birinizi esir etmedim ben..."

Ginta nefes alırken zorlanıyor hıçkırarak ağlıyordu.

"Nefret ederek geldim ben buraya! O gün barda seni gördüğümde, öldürmek istiyordum! Bu karargâha geldiğimde yakasım geldi tüm binayı! Ama acı çektirmek istedim... Pajuların özelliklerini kullanırken nasıl çürüdüğünü ve acı çekerek hayatından kaybettiğini, hatta ölebildiğini bilirsin! Ben o Pajular nasıl acı çekiyorsa size de öyle acı çektirecektim! Neden aşık oldun ki bana" göğsüne vurdu ve fısıldadı "neden..."

Çünkü bazen aşk, sabırsızdır. Kapı çalmaz, patavatsızdır. En olmayacak yerde dalar içeri ve tüm planları alt üst eder. Hiç olmaması gereken birine aşık olursunuz. Ve böylesine dobra bir duygunun tek cilvesi verdiği histir. Yani, güzel şeyler yaşamayı diler insan âşıksa... Ama Ginta ve Jamie bu duyguları tadamayacak kadar yasaklılar. Günün birinde mutlu değil, acı içinde ölecekler ve bunu biliyorlar. İşte bu yüzden onlar doğru aşkı yaşıyorlar. Yasak da olsa, doğru. Çünkü kaçınılmaz sonun geleceğini ve onları kötü yerlere sürükleyeceğini bilselerde sevmekten çekinmiyorlar...



GİNTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin