28. BÖLÜM

90 11 5
                                    

"Pajular... 153 ölü Paju.

153 yıldız...

Gökyüzünde parlayan 153 ölü yıldız."

Sesi titrerken kuru dudakları yarı açıktı. Göz yaşları yanaklarından süzülüyor ve çenesinin altında birleşiyordu. Çenesinin titrediğini hissederken elini uzattı.

"Yapma, gitme."

Sesinin duyulup duyulmadığına emin bile değildi. Sadece mertelerce uzağındaki Jamie'yi görebiliyordu. Onun yorgun bedenini ve çatının ucunda duran çıplak ayaklarını. Her şeyiyle koşup sarılmak istedi ona ama yapamadı. Ginta'nın sadece sözleri ulaşıyordu ona. 

"Bir adım daha atma! Yaklaşma!" diye bağırmıştı Jamie dakikalar öncesinden... Onun da yaşlıydı gözleri. Kendini atmak üzere olduğu binanın dibine baktı. Gece öylesine çökmüştü ki, atlasa nereye düşeceğini bile bilmiyordu. İlk defa başını kıpırdatarak gökyüzüne baktı Jamie. Ginta'nın sözleri iliklerine işleniyordu ilmek ilmek... Sözleri öylesine dokunuyordu ki, ilmekleri açıldı birden bire. Gözyaşlarının ıslattığı yanaklarını sildi. Ginta ise arkasından ona sesleniyordu.

"Ben çok şey kaybettim Jamie. Seni de kaybedemem. Yapma bunu bana. Yapma n'olur..."

Ginta gözyaşlarını silerek ona bir adım yaklaştı. Fark etmemesi umuyordu.

"Jamie lütfen! Yapma" derken titreyen kolları hâlâ Jamie'ye uzanıyordu. Onu tutup kendine çekmek istercesine bağırdı.

"Ölmeni istemiyorum!"

Sesi gecenin karanlığında yankılanırken dizleri çözüldü. Dizlerinin üzerine düştüğündeyse gök inledi. Şimşek çaktı dünyanın en orta yerine. Gözyaşları daha da artarken hali kalmamıştı. Ginta'nın bu sonsuz ağlayışı Jamie'nin kulaklarına çarpıyordu sanki. İçi titrerken ayaklarını biraz daha öne getirdi. Ginta'yı arkasında böyle bırakmak istemiyordu. Yıkılmış, yorgun... Ama içinde öyle bir vurgun vardı ki...

Arkasını bile dönmemişti daha. Bakamıyordu Ginta'nın yüzüne. Onun tüm acılarını yaratan kişi olmak Jamie'yi bitiriyordu. Gözlerini sımsıkı yumarak yaşlarının yanaklarında tekrar süzülmesine izin verdi. Onun artan hıçkırıklarını duyduğunda başını tekrar gökyüzüne kaldırdı. Yanağına damlayan bir yağmur tanesi irkitti onu...

O anda anladı Ginta'nın nasıl muhteşem bir kadın olduğunu... Pajuların özelliklerinin yazılı olduğunu bir kitaptan küçücük bir kuple okundu içinde.

"O ağlarsa, gök ağlar. O yıkılırsa gök kubbe yıkılır. Gerçek üzüntü yüreğine düşmeyegörsün. Ne bir ağaç dalı kalır ortada ne bir kum tanesi..."

İçinde yankılanan sözcüklerle anlıyordu. Ginta pajuların vârisiydi. Tüm dünyanın hükmü onun ellerindeydi belkide. İstese dünyanı kasıp kavuracak bir kadını nasıl üzebilirdi? Nasıl öldürmeye cürret etmişti onun tüm ailesini!? Düşünceleri bir yumru haline yüreğine otururken gözlerini tekrar yumdu. Yüzüne darbeler haline inan yağmur gittikçe şiddetleniyordu. Yanaklarına çarpan her damla kızgın bir kum gibiydi. Ginta'nın inlediğini duyduğunda ise bir şimşek daha çaktı. Sonra sesi tekrar duyuldu. Yumuşacık sesi bağırmaktan gırtlağını yırtacaktı artık.

"Gitme! Bırakma beni! Herkes gidiyor Jamie! Terk ediyorlar teker teker beni! Kimsem yok benim!"

Jamie dişlerini sıkarak nefesini aralarından verdi ve konuştu.

"Senin tüm aileni ben yok ettim Ginta! Kimsen yok çünkü... Çünkü her şeyi ben mahfettim! Senin ağlamalarına neden olan kişi de bendim! Aileni aldım senden! Yaşadığın toprakları aldım! Kötü olan benim!"

Jamie'nin cümlesini bitirmesi ile acı dolu bir çığlık atması bir olmuştu. Ginta ise hıçkırarak ağladığı yerden kalkarken gecenin yağmuru şiddetleniyor ve rüzgar bir kasırgaya dönüşüyordu sanki.

"Sen yapmadın!... Sen yapmadın! Yapamazsın!"

Gözlerini bir saniye bile Jamie'nin üzerinden ayırmıyordu. Onun öne doğru ilerleyen ayaklarını görerek çığlık attı ve başını ellerinin arasına aldı.

"Hayır!"

Sesi öyle büyük bir şiddetle yankılanmıştı ki, rüzgâr daha da arttı. Artık vücutlarına ıslanmadık yer kalmamıştı. Jamie'nin gür sesi parmaklarının arasından kulağına çarpıyorken ona doğru biraz daha yaklaştı.

"Her şey ben yaptım! Evet, ailenden kimseye bıçak dayamadım! Eğer oraya savaşmaya gitseydim belki 3-5 kişi öldürecektim yada esir alacaktım! Ama Ginta olay bambaşka! Ben 153 canı aldım! 153 Paju'nun canını senin aileni tek bir imza ile aldım! Her şeyi ben batırdım!"

Ginta cevap veremesede gecenin kasveti cevap veriyordu. Ciğerlerine kadar işleyen rüzgar saçlarını geriye atıyor, yağmur damlaları artık derisini aşındırıyordu. Çakan şimşekler ise hiç bu kadar gürültülü olmamıştı...

Jamie artık son demlerdeydi ve ellerini iki yana açtı. Başı öne eğikti. Gözlerini yumdu ve 153 katlı olan gökdelenden atlamadan önce bağırdı.

"Unut beni Ginta! Kumun üzerine yazılmış gibi sil adımı! Ben daha fazla senin acılarına tanıklık edemem! Yaşdığım her saniye, nefes aldığım her an sana acı veriyorum! Ve ben korkağın tekiyim! Cesaretimin bittiği nokta işte tam da burası! Korkuyorum Ginta! Dayanamıyorum artık, yoruldum! Senin gözlerimin önünde acı çekmene dayanamıyorum! Tüm acıların sebebi benim! Ben var olduğum sürece acıların hep seni kovalayacak! ...Özür dilerim..."

Ve son sözünde Ginta gözlerini yumdu. Dişlerini sıkıyordu. Gözlerini tekrar açtığındaysa Jamie yoktu. Etrafına bakındı sersemce. Yoktu...

O anda içinden cesaret düğümleri koptu ve gök tekrar inledi! Ginta'nın aklına saniyelik bir düşünce yerleşti ve koşmaya başladı. Jamie'nin atladığı yerden kendini attı. Aşağı ve aşağı...

***

Saniyeler sonra ikisi de Ginta'nın kanatları arasında yerde yatıyordu. Ginta Jamie'yi kanatlarıyla öylesine sarmıştı ki... Düşerken ona zarar gelmesini istemiyordu.

Yere düştüklerinde ise zarar gören hiçbir şey yoktu. Onu kanatlarıyla iyice sardı. Jamie'nin seyiren gözlerine bakarak nefesini içine doldurdu. Sıcacık nefesini iliklerinde hissederek sarıldı ona. Tekrar ve tekrar. Ağlarken yanakları birbirine değiyor ve ıslaklığı vücudunda yayılıyordu. Başını Jamie'nin boyun çukuruna gömdü. Kokusunu içine çekerek kısık bir sesle kulağına fısıldadı.

"Gitmene izin veremezdim. Sensiz yaşayamam Jamie. Sensiz yapamam."

Ve gözleri kapandı...






GİNTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin