19. BÖLÜM

154 13 4
                                    

Kapıdan girince iki yanda duran minik ayakkabılıklar ve kapı önündeki holden ilerledikçe ayağınızda hoş bir his uyandıran yumuşak halılar evin en büyük odasına doğru ilerliyordu. Tek bir dönüş bile yoktu. Kısa holde size eşlik eden küçük ve sayıca fazla olan tabloların ardından hemen karşıda bir şömine girenleri karşılıyordu. Salonun ilk görünen duvarı tamamen bir şömine ve hemen yanındaki duvar ise tamamen camdı. Ev dağın tepesinde olduğu için camdan büyük bir manzara içeriye doluyordu. İçerisi çok sıcak ve güzeldi. Bu büyük salona girerken göze çarpan görkemli şöminenin yanındaki kutuya dizilmiş odunlar, hemen yanındaki pofuduk iki koltuk ve üzerine kitap yığılı küçük bir masa ortamı masallara çevirmiş gibi görünüyordu. Şamdanlar, tahta yemek masaları ve camın ardındaki sandalyelerden izlenecek yeşillik alan... Ginta burayı sevecekti. Jamie buna emin olmakla beraber hazırdı. Yüreğindeki aşk onu daha da cesur kılmaya başladığından beri (ki bu yaklaşık 2 gün ediyor) Ginta ile konuşmaya kararlıydı. Ama son olanlardan sonra onunla o pis şehirde konuşabilmek neredeyse imkansızdı. Sırf bu sebepten ve biraz da romantik olsun diye Jamie onu dağın tepesine götürmeye karar vermişti. Burası Jamie için çok değerli idi. Tıpkı Ginta gibi... Ona ailesinden kalan tek hatıra bu evdi ve Ginta'yı da bu büyülü yer ile tanıştırmak istiyordu. Belki de burasının havası ikisine de iyi gelecekti. Tabi buraya gelmesi biraz emri vaki olduğu gibi kaçırmak da sayılabilirdi. Bunu bir suç olarak görmüyordu. Pizzasına koyduğu uyku ilacı ve Bay Arthur sayesinde onu buraya hızlıca kaçırması suç sayılır mıydı? Hele ki böylesine berbat bir duruma düşmüşken...

(1 saat sonra)

Ginta hâlâ ilacın etkisi ile uyuyordu. İki kişilik yatağın küçücük bir kısmında kıvrılmıştı. Dışarıdan gözüne giren ışık ve odadaki standart boylardaki şöminenin ateşinin sönmesi sonucu gözlerini kırpıştırarak uyandı. İlacın etkisi de yavaş yavaş yitiyordu. Zaten beyaz tenine dağ havası yaramamış daha da beyaz olmuştu. Elini gözüne götürdü ve ovuşturdu.

"Tanrım... O pizza iğrençti." Gerinerek devam etti "bir daha Henry'nin verdiği hiçbir şeyi yemeyeceğim"

Gözleri kapalı olduğundan dolayı odayı daha görmemişti. Kendi kendine konuşarak tek gözünü açtı. Ardından gözlerinden belli olan bir şaşkınlıkla diğer elini de indirdi. Daha nerede olduğunu anlayamadan üşüme gelmişti.

"N-Neredeyim ben?"

Başına bıçak saplanıyor gibi hissediyor, elini durmadan başında gezdiriyordu. Farklı bir yerde uyanmaktan korkacak değildi ama bu evde ne aradığını da merak ediyordu. Kapalı olan kapıyı açmadan önce şömineden yarım bir odunu çekip aldı. Yeni sönmüş odun sıcak olmalıydı ki bunu (kimi görürse) kafasına geçirmek için kullanacaktı. Parmak uçlarında ilerleyerek salonu geçti. Tek katlı evi dolanıp dursa da tek bir kişiyi bile bulamamıştı. Elinde odunla salona geri döndü. Üzerindeki şortu ve uzun aynı zamanda salaş hırkasını çekti. Üzeri dökülüyordu. Salonun ortasında bir elinde odun ile dururken geçen günlü hali aklına geldi. Ne kadar da asil görünüyordu oysaki şimdi tam paspal durumdaydı. Durdu. Sanki birilerinin gelişini duyar gibiydi. Dikkat kesilip kapı holünün yanındaki duvara gizlendi. Her kim geliyorsa dış kapıdan içeri girecekti ve Ginta o anda kafasına odunu indirecekti. Kapı gıcırdayarak açıldı ve dışarıdan elinde odunlarla Jamie geldi. Ginta onu görmediği için elindeki odunu hepten havaya kaldırmış, kafasına geçirmek için bekliyordu. Jamie kısık bir ıslık sesiyle içeriye doğru ilerledi. Holün bitiminde kafasına odunu yemeden önce soluk alıp verme sesine dikkat kesildi. Ginta bir yandan o kısacık holden adamın hâlâ gelmeyişine şüphe ediyor, Jamie ise holün sonundakinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir süre öylece durup bakarken Ginta'nın dağınık saçlarının sarısını görüp rahatlamıştı. Ama belli etmedi.

GİNTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin